Zaferin Sıcak Mutluluğu ile…
Arşiv Genel Yazarlar

Zaferin Sıcak Mutluluğu ile…

Hamd, sena, teşekkür âlemlerin Rabbi olan yüce Allah’a; salat ve selam da biricik örneğimiz, rehberimiz, önderimiz, öğretmenimiz olan Hz. Muhammed’edir.
Yüce Rabbimiz, kerim kitabı Kur’an’da, kendi dinine yardım eden müminlere yardım edeceğini ve ayaklarını, yolu üzerinde sabit kılacağını vadetmektedir. Başka bir ayet-i kerimede, kendi uğrunda cihat edenlere, hidayet ve zafer yolları açacağını müjdelemektedir. Başka bir ferman-ı ilahisinde ise özür sahibi olmadıkları hâlde savaşa katılmayıp oturanlarla; kendi yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat edenlerin eşit olmadıklarını, derece bakımından mallarıyla ve canlarıyla cihat edenlerin, oturup da geri kalanlardan daha üstün olduklarını buyurmaktadır.
Yukarıdaki yüce, aziz, yanlışsız ve eksiksiz ayetlerden yola çıkarak Rabbimizin izzet, şeref ve rahmet kaynağı olarak bizlere lütfettiği dinimiz İslam’ın yolunda sabit kadem olmanın, cihat etmenin değerini ve önemini yeniden anlayıp fark ediyoruz.
27 Kasım’da Halep’te başlayan kıyamın, pek çok noktadan sonra Şam’da taçlanmasıyla Müslümanların sevinci arşa yükseldi. Sevindiler, sevindik; gözyaşı döktüler, gözyaşı döktük sevinçle. Suriye’nin direnen mücahitlerinin anlı şanlı bu zaferi hem takdire hem de tebrike şayandır. Haklarıydı çünkü gasp edilmiş, analarının ak sütü gibi helal olan haklarıydı. Yıllardır verdikleri bitimsiz ve tavizsiz savaşımın ardından gelen bir rahmet, bir ikram olarak mutlu oldular, mutlu olduk.
İnancımızın tertemiz hayat sistemini yeryüzüne hâkim kılmanın mücadelesini veren bütün cihat erleri gibi, Bilad-ı Şam topraklarındaki mücahitler de -inanıyoruz ki- yalnızca bu amaçla hareket ettiler. Dünyanın bütün sömürgeci, işgalci güçlerinin (ABD, İsrail, Rusya vs.) ve onların nasipsiz destekçilerinin (BAAS rejimi, İran, Hizbullah) doymak bilmeyen iştahla saldırılarına, büyük bir iştiyakla karşı durmanın erdemini taşıyan Müslümanların hakkıydı galibiyet.
Bilad-ı Şam’dan Sonra Filistin
Bir lütuf ve rahmet olarak gelen Bilad-ı Şam zaferini; sevinerek, sevindirerek ve bu sevinci ifşa etmenin yüklediği vazife gereğince her zaman ve zeminde gündemde tutmalıyız. Sevinç gözyaşları ve destek dualarıyla mazlumların yanında bulunmalıyız. Bulunmalıyız ki ardından Gazze, Batı Şeria, Kudüs yani Filistin zaferleri gelsin. Tıpkı 2021’deki hamdedip secdelere vardığımız Afganistan zaferinden sonra, bugünlerde mutluluğunu yaşadığımız Suriye devrimi gibi. Yine bulunmalıyız ki dünya üzerindeki, halkı Müslüman olan bütün topraklarda; küfür, şirk, zulüm yok olup İslam, tevhit, adalet ve merhamet hâkim olsun.
Müslümanların tarihine baktığımız vakit, Şam’ın fethinden sonra sırada Kudüs’ün olduğunu görürüz. Tekerrür etme özelliğine sahip olan tarih, yüce Allah’tan dileğimiz odur ki, mazlum ve dahi mücahit Müslümanların yüzüne yine ve yeniden gülerek zaferlere şahit olsun.
Yılmadan, vazgeçmeden ve yalnızca yüce Allah’a güvenip dayanarak verilen mücadelenin sonunda gelen şafağın zafere gebe olması, bir hayal değildir. “Bu dava, haktır ve hak olan davada zafer, muhakkaktır.” Mesele, zafere muvafık inanç ve eylemler içerisinde olabilmeyi başarabilmektir. Layık olabilmek için sadece sayıklamak yersiz ve yetersiz gelecektir. Dirilen ve direnenlere gülümseyecektir zafer.
Bedel Ödeyen Bir Ümmet ve Biz!
Şanı yüce Rabbimiz, zaferin yolunun mal ve can ile cihat etmekten geçtiğini, kerim ayetlerinde biz kullarına bildirmektedir. Malını, canını, vaktini, fikrini, zikrini, işini, aşını, eşini, çoluk çocuğunu, anne babayı feda etmeden zafer gelir mi? Allah’ı (cc), peygamberini (sas) ve Allah yolunda cihadı her şeyden ve herkesten üstün, değerli ve sevgiye layık görmeden olur mu?
Almadan vermenin Rabbimize mahsus olduğunu hatırda tutarak vermeden alamayacağımızın inancını, sadrımızda diri tutmalıyız. Hak etmek, bedel ister. Yıllardır bedel ödeyen, koca bir ümmet var. Filistin, Gazze on yıllardır bedel ödüyor. Suriye, tamamıyla bedel ödedi, ödüyor. Türkiyeli Müslümanlar olarak bizler, neyin bedelini ödüyoruz acaba? Kendimize ciddi ciddi ve açık yüreklilikle sorup cevaplar arayalım, ödediğimiz bedel(ler) nedir? 60’ların, 80’lerin, 97’lerin ödenmiş bedellerinden bugünlere ne kaldı? Bize ne bıraktı, ne öğretti o günler? Yaşanmışlıklardan ders çıkarmadan bu gidiş nereye böyle? İlla bir musibet mi gerekiyor, uyanıp canlanmamız için? Gazze yetmiyor mu ders olarak? Afganistan bir şeyleri hatırlatmıyor mu bizlere? Suriye zaferinden bize düşen nedir, ne olmalıdır, ne olacaktır? Bizler için tefekkür, tevekkül, teyakkuz ve belki de taarruz vaktidir, kim bilir!
Rabbimiz; iman edip salih ameller işleme, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etme vasıflarına sahip mümin, muvahhit ve mücahit kullarının elleri ve emekleriyle gelen Suriye zaferini mübarek eylesin. Kardeşlerimizi mahcup eylemesin. Onları uyanık ve zeki kılsın. Bu şanlı ve mübarek galibiyeti, kirli inanç ve amel sahiplerine yem ettirmesin. Nasipsizlere fırsat vermesin. Bir daha işlememek üzere ellerini kurutsun. Ve bizleri de ibret alıp ders çıkaranlardan, haklı davalarında mücahitlerin yanında olma şerefine nail eylesin. Âmin, velhamdulillahi rabbil âlemîn.
Fatih PALA
fatihpalafatih@gmail.com

GRUBA KATIL