Ben belki yaşım itibariyle eskiyi hatırlayamam ama televizyonlarda gördüğüm kadarıyla bir zamanlar başörtüsü için mücadele veren, bol pardesülü (buna günümüzde babaanne pardesüsü diyorlar), büyük renksiz başörtülü ablalarım vardı. Okullarından atılmak pahasına mücadele veren ablalarım. Şimdi o ablalarım nerede? Yoklar, çünkü onlardan bir kısmı da modern tesettüre uymaktalar. Hatta daha da acısı evlatlarını bu modaya kurban vermekteler. Şimdi belki okula kapalı girmek için mücadele etmiyorlar, rahat o evlatlar ama böyle tamamlanmamış tesettürle vicdanları rahat mı?
Rasulullah zamanına gidelim tesettür ayetinin indiği zamana. Annelerimiz, sahabi hanımları tesettür ayetini duyar duymaz ne yapacaklarını bilemeyip perdeleri, çarşafları geçirmişler üzerlerine. Suphanallah! Hiçbir sorgu, sual yapmadan emre karşı yapılan itaat. Üstelik yarım değil tepeden tırnağa kapanarak. Bir hadisle devam edelim;
‘Safiyye Binti Şeybe şöyle anlatır: ‘Biz Aişe ile birlikteydik. Kureyş kadınlarından ve onların üstündekilerinden söz ettik.’ Hz. Aişe dedi ki ; ‘Şüphesiz Kureyş kadınlarının birtakım üstünlükleri vardır. Ancak ben, Allah’a yemin olsun ki, Allah’ın kitabını daha çok tasdik eden ve bu kitaba daha kuvvetle inanan Ensar kadınlarından da faziletlisini görmedim. Nitekim Nur suresinde ‘Kadınlar başörtülerini yakalarının üstüne taksınlar..’ ayeti inince onların erkekleri okuyarak eve döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri etek kumaşlarından, Allah’ın kitabını tasdik ve ona iman ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah Hz. Peygamberin arkasından başörtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı.’(Buhari, Tefsiru Sure 29/12; İbn Kesir, Muhtasar, M.Ali Es-Sabuni, 7. Baskı Beyrut 1402/1981, 2/600)
Bu nasıl bir imandır, nasıl bir teslimiyettir. Hiç bu hadisleri okuyup düşündünüz mü? O mübarek annelerimizin, sahabi hanımlarının yaptıklarını biz de yapabiliyor muyuz? Neyin mücadelesini veriyorsunuz?
Neden tamamlanmamış tesettür, konunun başlığı bu sorunun cevabını hiç düşündünüz mü? Bu sorunun cevabını günümüz tesettüründe bulmak mümkün. Ne yazık ki başlar kapanıyor ama yarım bir tesettürle. Gerçi artık ‘tesettür’ demeye bile dilimiz varmıyor. Önceden renkli başörtüler dikkat çekerdi, kısa bir şekilde bağlanmış, mendil denecek kadar küçük. Peki ya şimdi? Daha başörtüye bile gelmeden kıyafetler dikkat çekiyor. Bu nedir, ne yapmaya çalışılıyor? Amacınız modaya uyup, dikkat çekip, etrafınıza sizi izleyecek kişileri toplayıp, biz de sizdeniz hem başımızı örtüyoruz hem de çağdaşız mı demek? Yoksa ‘Mü’min kadınlara da söyle gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar (yüz ve el) gibi görünen kısımları müstesna, ziynet(yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini de yakalarının üzerine salsınlar…’(Nur/31) Buyruğuna uyup, tesettürün hakkını vererek bize vaad edilen cennete mi girmek? Hepimizin gideceği yer belli. Ayetler açık Cennette bir evinizin olmasını, kevser havuzunda buluşup Rasulullah’tan kevser suyu içmek, cennetin kokusunu içinize çeke çeke almak istemez misiniz? Tesettür bir seçenek değildir, bir ‘EMİR’ dir.
Kardeşler siz de fark ettiniz mi bilmiyorum ama önceden mendil de olsa normal başörtüleri görürdük, şimdi dolama dedikleri başörtü bile denemeyecek şeyleri takıyorlar. Takmak ta fazla olur başlarına atıp bırakıyorlar, ne bir iğne takmak var nede boynum-boğazım açılmış diye düşünmek var. Ha bir de en komiği ne biliyor musunuz? Kafalarının üzerine ikinci bir kafa yapmak. Belki erkek kardeşlerimiz bilmezler bu ikinci kafaları yapmak için ne yaptıklarını. Şöyle diyelim, bonelerinin içine onlarca başörtü koyanlar mı var, taslar koyanlar mı var, vatka takanlar mı var. Ne yazık ki siz güzel olduğunuzu düşünerek yapıyorsunuz bunu ama en açık ifadeyle farklı bir yaratık oluyorsunuz. Şu hadisi okuduğunuz da durumunuzun vahimliğini göreceksiniz.
Harb’in oğlu Züheyr bana anlattı; Bize Cerir Sehl’den o da babasından o da Ebu Hureyre(r.a)’den nakletti. Ebu Hureyre(r.a) dedi ki: Rasulullah(s.a.v) şöyle buyurdu;
‘Ateşlik iki sınıf insan ki ben onları henüz görmedim. Yanlarında sığırkuyruğu gibi kamçılar olup, insanları onlarla döven topluluk ve biri de birtakım kadınlar topluluğudur ki bunlar giyinik, çıplaktırlar. Görenleri yoldan saptıran ve kendileri de haktan sapanlardır. Başları bir tarafa sarkan deve hörgücü gibi olacaktır. Bunlar Cennete giremeyecekler. Kokusu şu kadar, şu kadar yürüme mesafesinden alındığı halde, bunlar Cennetin kokusunu da bulup alamayacaklardır.’(Müslim Sahih bab; libas ve’l-zineh hadis nr.3971)
Şimdi siz düşünün bu süs için yaptığınız hörgüçlerin sonucunun ne olduğunu. Eğer dersen ki benim dışarıda süsüm önemli, ha o zaman sen bilirsin. Dünya’da hoş olmak adına Ahiretini tamamen kaybetmek istiyorsan durma! Devam et.
Güzel kardeşlerim sizden bir ricam daha var. Normal bir şekilde başını örtüp, pardesüsünü giyen kardeşlerim, lütfen dışarıda şu güzel yüzünüze makyaj yaparak çıkmayın. Hem sağlığınıza zarar veriyorsunuz hem de haram olan bir şeyi yapıyorsunuz. Rabbim size temiz bir yüz vermiş, neden kirletip bozuyorsunuz? Gidip kaşlarınızın şeklini bozuyorsunuz. Bu belki hoşunuza gidiyor daha güzel olacağınızı zannediyorsunuz ama Rasulullah (s.a.v)’ın da lanetini alacaksınız.
1-‘Abdullah (r.a)’dan rivayete göre Rasulullah (s.a.v) şöyle demiştir: ‘Dövme yapanı ve yaptıranı, güzel görünmek için kaşlarını alan ve dişlerini inceltip dişlerinin görüntüsünü değiştirenleri lanetledi.’(Buhari, Müslim)
2-Aişe(r.anha)’dan rivayetle Rasulullah (s.a.v) şöyle demiştir; ‘Dövme yapmayı ve yaptırmayı, saç (peruk) yapmayı ve yaptırmayı, kaşların kıllarını almayı ve aldırmayı yasak etti.’(Buhari, Müslim)
Ablalarım, kardeşlerim sizden isteğim Allah’ın emrine uyup tesettürün hakkını vermek. İsteklerimize ve nefsimize hoş gelecek şekilde değil de tesettür adabına uyarak kapanalım. Başörtülerimizi yakalarımızın üzerine salıp, vücut hatlarımızı belli etmeyecek pardesüler giyip, daha az dikkat çekecek renkler takıp lütfen ve lütfen makyaj yapmayalım. Evlerinizde yapın eşlerinizin, ailelerinizin yanında yapın ama dışarıda yapmayın kardeşler. Biz tesettürümüzü tam yaparsak işte o zaman saygı duyulan, Allah’ın rızasını alan, herkese örnek olacak birisi oluruz. Dışarıda bizim böyle tam bir tesettüre bürünmemiz bizim cihadımızdır. Bu cihadı hakkıyla yerine getirelim.
Rabbim! Bizi salih ve saliha Müslümanlardan eyle. Bizleri cehennem ateşinden, deccal’in fitnesinden, nefsimizin kölesi olmaktan, gözlerimizi haramdan, dilimizi kötü sözden ve şeytanın tuzaklarından koru. Bizleri adn cennetlerine girenlerden eyle. Kevser’in başında Rasulullah’ın elinden kevser suyu içmeyi nasip et. Cennetin eşsiz nimetlerinden nimetlenmeyi, Peygamberler, şehitler ve Sıddıklarla olmayı nasip et. Rabbim tüm mü’minlerin günahlarını affet ve sırat köprüsünden kolayca geçmeyi nasip et.
Allah’ım sen Hayy ve Kayyum olansın, günahları çokça bağışlayan Gaffar olansın. Bizleri hayırlı bir ümmet kıl. Sen her şeye kadirsin. Affedersin affetmeyi seversin bizleri de affet Allah’ım.(Âmin)
Yüceliğe sahip olan rabbim, kendisi aleyhinde ileri sürdükleri suçlamalardan uzak ve yücedir. Bütün resullere selam olsun. Gerçek hamd, bütün cihanların rabbi olan Allah’a mahsustur.
NOT:Genç Birikim Dergisinin 170.Sayısında (Temmuz-2013) yayınlanmıştır.