Taliban ve Uyuşturucu Baronları I
Arşiv Yazarlar

Taliban ve Uyuşturucu Baronları I

Afganistan, haşhaş üretimi ve haşhaştan afyon, eroin ve benzeri uyuşturucu maddelerini üretimi yönünde dünyada önde gelen ülkeler arasında sayılmaktadır. Bazılarına göre dünyadaki uyuşturucu üretiminin %85’i, bazılarına göre %90’ı bu ülkede gerçekleştirilmektedir. Bunun nedeni ise, bu ülkede, uzun süredir devam eden savaşlar, işgaller ve iç çatışmalar sebebiyle yer altı ve yer üstü zenginliklerini kullanamamasıdır. Bu nedenledir ki gittikçe yoksullaşarak geçim sıkıntısı çeken halkın bir kısmı başka ülkelere göç etmek, göç edemeyenler ise başka çareleri olmadığı (tohum bulamadıkları) için haşhaş ekerek geçimlerini sağlamak zorunda kalmışlardır.
Afgan halkı, işgalcilere boyun eğmeyen mücadeleci, cesur ve bağımsızlığına düşkün bir halktır. Nitekim dönemin en güçlü süper ülkelerin işgallerine karşı ölümüne direnmiş ve onları her defasında ülkelerinden kovmasını bilmiştir. Ve nihayet 1919’da da bağımsızlığını kazanmıştır. Ama ne yazık ki Afganistan halkı, bağımsızlığına kavuşmanın sevincini tam olarak yaşayamamıştır. Çünkü babası Habibullah Han’ın öldürülmesinden sonra ülkenin başına geçen oğul Emanullah Han’ın, eşi Kraliçe Melik Süreyya birlikte ülkeyi modernleştirme/Batılılaştırma adına giriştiği reformlar, halkın sevincini kursağında bırakmıştır. Bu kral, halkın ekonomik durumunu düzeltmeye yönelik reformlar yapacağına, yokluk ve yoksulluğa çözüm bulacağına, Batılılaşmak için ülkenin var olan imkanlarını yaptığı dış geziler ve halkın inancına aykırı reformlar uğruna çarçur ederek yoksulluğu daha da derinleştirmiştir. Bu reformlara karşı halkın ayaklanması sonucunda başlayan iç çatışmalar ve sonrasında Sovyetler Birliği ile geliştirilen ilişkiler beraberinde darbeleri ve komünist işgali getirmiştir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği’nin işgaline karşı başlayan cihad, hem Afgan halkına hem de dünya Müslümanlarına ve mustazaflarına umut olmuşsa da bu da çok uzun sürmemiştir. Emperyal ülkelerin kışkırtmaları ve Afganistan’ın sahip olduğu etnik yapı, Afganistan’ı komünist işgalinden kurtaran mücahidlerin kendi aralarındaki çatışmalar, yeşeren umutları yeniden söndürmüştür. Afgan halkı artık kurtulduk diyeceği bir zamanda, bu çatışmalar yeniden yerini umutsuzluğa ve hayal kırıklığına bırakmıştır.
Sovyetler Birliğine karşı ölümüne savaşarak onları topraklarından kovan mücahidlerin kendi aralarındaki -nefsi ve etnik yapıya dayalı- çatışmaları halkı daha da yoksullaştırmış ve derin bir umutsuzluğa sevk etmiştir. Ama her geceden sonra gündüzün geleceği gibi, çok sürmeden ülke üzerindeki kara bulutlar dağılmış ve umutları yeniden yeşertecek bazı gelişmeler meydana gelmiştir. Bu gelişmelerin en önemlisi, bu çatışmaları önce kendi çevrelerinde durdurarak halkın güvenliğini sağlayan ve tamamının medrese öğrencilerinden ve müderrislerinden oluşan bir grubun ortaya çıkmasıdır. Adı başlangıçta ‘Talibler’ olan sonraları da ‘Taliban Hareketi’ne dönüşen bu grup halkın da teveccühünü kazanmıştır. Taliban artık sadece kendi çevrelerinde değil, bütün ülke genelindeki savaş ağalarının halka yönelik zulmünü durdurmak ve güvenliği sağlamak için organize olmaya başlamıştır. Çok sürmeden ve zaten iç çatışmalardan ve savaş ağalarının zulmünden bıkan halkın da yardım ve desteğiyle birçok vilayeti ve bölgeyi ele geçirerek güvenliği sağlamış ve İslam Şeriatını da uygulamaya başlamıştır. Halk da Taliban’dan ve uygulamalarından çok memnun kalmıştır. Allah da onlara 1996 yılından itibaren Kuzey İttifakının etkin olduğu bölge hariç bütünüyle ülkeye egemen olmayı nasip etmiştir.
Ne yazık oluşan bu yeni yönetim, sadece Afgan halkını köleleştirmek ve yeraltı ve yerüstü kaynaklarını yağmalamak isteyen emperyal devletlerin değil, kendilerini İslam’a nisbet eden kesimlerin de düşmanlık yapmalarına neden olmuştur. Bunlar, Allah ‘fasıkların getirdiği haberleri araştırın’ emrine rağmen, bu işgalci devletlerin ve istihbarat örgütlerinin siyahı beyaz, beyazı da siyah gösterdikleri türden haberlere sadece inanmamışlar, onların tetikçiliğini de yapmaya başlamışlardır. Bunların tahkir edici anlamda ‘Taliban zihniyetli’ ‘Taliban terörü’ gibi suçlamaları hala kulaklarımızda çınlamaktadır. Bakmayın şimdilerde bunların bir kısmının Taliban lehinde güzellemeler yapmalarına!.. İslam’ın yönetim olarak varlığının devam etmesine tahammülünü olmayan emperyal kafir güçlerle içerideki hain işbirlikçiler el ele vererek Taliban’a karşı her türlü tuzağı kurmak suretiyle Taliban yönetiminin yıkılmasını çabuklaştırmışlardır. Böylece içinde Türkiye’nin de bulunduğu ve dünyanın en güçlü 52 ülkesinin saldırıları, işgalleri ve katliamları neticesinde Taliban yönetimi devrilmiştir. 7 Ekim 2001’de başlayan 52 ülkenin işgalinin neticesinde Taliban yönetimi 9 Aralık 2001’de devrilmiştir. 30 Ağustos 2021’de yani 20 sene sonra da işgalciler tasını tarağını toplayarak arkalarında on binlerce ölü ve yıkılmış, yağmalanmış bir Afganistan bırakarak ülkeyi terk etmek zorunda bırakılmışlardır.

Taliban’ın uyuşturucu karşısındaki tavrı

Aslında sadece Taliban değil ben Müslümanım diyen herkes aklı iptal eden, ‘akıl emniyeti’ni ortadan kaldıran her türlü uyuşturucuya karşıdır ve onu kullanmayı da üretmeyi de haram görür. Taliban da Eylül 1996’da Kabil’i ele geçirdikten sonra Kuzey ittifakının etkin olduğu bölgeler hariç ülkenin her yerinde uyuşturucuyu yasaklama yönünden birçok adım atmıştır. Kuzey İttifakının etkin olduğu bölgelerde ise, uyuşturucu üretimi, satışı ve dış ülkelere gönderilmesinde herhangi bir kısıtlamaya gidilmemiştir. Kuzey İttifakının en güçlü ismi ise Türkiye’nin de yakın dostu olan ve başı her sıkıştığında Türkiye’nin koruyuculuğuna sığınan Özbek lider Raşid Dostum’dur. Dostum, aksi halde bu kadar servete ve Kabil’de de 100 milyon dolarlık bir saraya sahip olabilir miydi? Taliban’ı, sabah akşam aslı astarı olmayan uyuşturucu nedeniyle suçlayanlar, nedense Kuzey ittifakını ve bu ittifakta etkin olan Raşid Dostum’u görmezden gelmektedirler. Çünkü Dostum, ne de olsa Özbekli Türk’tür ve her iktidar döneminde de Türkiye’nin yakın dostudur. Oysa Raşid Dostum, 70’li yılların sonunda Sovyet ordusunda general olmuş, 80’li yıllarda Afganistan’ın Sovyet güçlerince işgali sırasında, mücahitlere karşı savaşmış ve Moskova tarafından “ulusal kahraman” ilan edilmiş eli kanlı bir katildir. Dostum aynı zamanda acımasız bir lider olarak nam salmış, Taliban güçlerinin 2001’de Afganistan’ın kuzeyinden uzaklaştırılması sırasında Amerikan güçleriyle iş birliği yapmış ve binlerce Taliban mensubunun katledilmesinden sorumluluğu olan bir uyuşturucu baronudur.
Elbette Taliban’ın yönetime gelir gelmez aldığı haşhaş ekimini yasaklama kararı bıçak gibi hemen uygulanmıştır diye bir iddiası yoktur. Çünkü bu, ancak süreç içerisinde gerçekleştirilebilecek bir durumdur. Ayrıca halkın neredeyse tek geçim kaynağı haline gelen haşhaş üretimini bir çırpıda yasaklamak mümkün değildir. Halka, geçimini sağlayacak alternatif ürünler sunulmadığı zaman, ne kadar güçlü olursanız olun ve ne kadar da haram olduğunu söyleseniz de bunu becerebilmeniz mümkün olmayacaktır. Aksi halde halkı açlık ve yoksullukla karşı karşıya getirmiş olursunuz ki, bu da önü alınmaz başka problemlere yol açar. Zaten halk da genel olarak haşhaş üretiminden çok da memnun değildir. Ama bütün bunlara rağmen Taliban, siyasi ve askeri bir güç olarak Afganistan’da kurulduğu 1994’ten itibaren uyuşturucuyu yasakladığını hem kendi halkına hem de dünya kamuoyuna duyurmuş ve bu konuda da ciddi adımlar atmıştır. Ancak Taliban bu kararıyla, yani haşhaş ekimini, uyuşturucu üretiminin dışında başka alanlarda da kullanıldığı için bütünüyle yasaklamamıştır. Taliban’ın bu yasak kararına rağmen uyuşturucu ticaretiyle uğraşanlar, haşhaşın kaçak yollarla eroine dönüştürülmesine devam etmişlerdir. Taliban bunu bütünüyle engellemek için 1999’da Afganistan genelinde haşhaş üretiminin tamamen yasaklandığını ilan ederek bunun da önüne geçmek istemiştir. Bu yasak, 2000’de Afganistan kaynaklı eroin üretiminin %97 oranında azalmasına neden olmuştur. Taliban’a karşı savaşan ABD ve diğer işgalci ülkelerce desteklenen Kuzey İttifakı’nın hâkim olduğu Afganistan’ın kuzeydoğusunda ise ittifakın finansmanı için eroin üretimine devam edilmiştir. Zaten bu nedenle Afganistan’da, eroin üretiminin azalması %100 oranına ulaşmamıştır.
Haşhaşın yasaklanması, uyuşturucu dışında kullanıldığı alanlara engel olduğundan Afganistan’ı zora düşürse de Taliban’ın uyuşturucuyla mücadelesi dünya çapında takdir toplamıştır. 2000 yılında Birleşmiş Milletler, Afganistan’daki Taliban yönetimine uyuşturucuyla etkin mücadelesinden ötürü resmi olarak özel teşekkürde bulunmuştur. Hatta uyuşturucuyu yasaklamasında ve bundan da başarılı olmasından dolayı ABD de Taliban’ı bu açıdan takdir etmiş ve yardım da sağlamıştır.
The Independent Gazetesi’ndeki Makale
İngiltere’de yayın yapan The Independent Gazetesi’nde yayınlanan bir makalede Taliban’ın iktidarda olduğu dönemde özellikle 2000-2001’de yaşanan eroin krizinde uyuşturucu tüketicilerinin talebine dönük olarak yapay ve başka çeşit uyuşturucuların üretiminin arttığını belirten Niko Voroboy, “dünyada yeniden eroin yokluğunun yaşanabileceğini, Taliban’ın iktidara gelmesinin eroin tüccarlarına büyük darbe vuracağını” belirtmiştir. Dünya eroininin üçte ikisinin üretildiği belirtilen Afganistan’da Taliban siyasi ve askeri bir hareket olarak ortaya çıktığı, Afganistan’da idareyi ele almaya başladığı 1994’ten itibaren uyuşturucu üretimini kesin olarak yasaklamıştı. Uyuşturucunun ham maddesi olan ve işlenmeden uyuşturucu olarak kullanılamayan haşhaşı ise hayvan yemi, yağ ve ilaç sektörü gibi çeşitli alanlarda kullanılabildiği için başlangıçta serbest bırakmıştı.
Taliban’ın bu yasaklama kararı uyuşturucu baronlarını ve bunların arkasındaki güçleri rahatsız etmeye başlamıştır. Çünkü Taliban bu kararı ile uyuşturucu üretimi ve ticaretinden milyarlarca dolar kazananların bu kazancı engellenmiş olmaktaydı. Ayrıca uyuşturucu ticaretinden elde edilen bu kirli paralarla, kimi ülkelerde terör beslenmekte, kimi ülkelerde hükümetlere darbe yaptırılmakta, kimilerinde ise iç kargaşalık çıkarılarak iç çatışmalar, hatta bölgesel çatışmalar çıkarılmaktadır. Dolayısıyla Taliban’ın bu kararına tahammül edilemezdi. Bu nedenle bazıları ABD’nin Afganistan’ı işgal gerekçelerinden birinin de Taliban’ın uyuşturucu ekimini engellemesi olduğunu söylemektedirler. Nitekim Yeşilay tarafından Kasım 2018’de organize edilen “2. Uluslararası Uyuşturucu Politikaları ve Halk Sağlığı Sempozyumu”nda bu konu gündeme getirilmiştir. Bu sempozyuma konusunun uzmanı birçok yerli ve yabancı uzman katılmıştır. Bu sempozyumda “Taliban 2001 yılında haşhaş ekimi ve üretimini yasaklayınca bir anda 11 Eylül saldırısı ve ardından ABD’nin Afganistan’a yerleşmesi söz konusu oldu. Afganistan’da uyuşturucu patronlarının kontrol ettiği eroinin değeri 500 milyar dolar olduğu söylenmektedir. ABD bu piyasayı kaybetmemek için Afganistan’a girdi” değerlendirilmesi yapılmıştır. Demek ki Afganistan’ın, ABD öncülüğünde 52 ülke tarafından işgal edilmesinin asıl nedeni Usame Bin Ladin’in verilmemiş olması değil, bu ve benzeri başka nedenler olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır.
Ama ne yazık ki, Taliban’ın bu konudaki kararlılığı ve BM tarafından teşekkür edilmesi görmezlikten gelinerek kimi Müslümanlar tarafından da halen suçlanmaya devam edilmektedir. Üstelik, Taliban’ın uyuşturucu trafiğinden ekonomik kazanç elde ettiğini ileri sürenlerin bunu kanıtlayacak hiçbir delili de yoktur! Ama yasakladığına dair birçok delil ve açıklama vardır. Nitekim Taliban 1997’de yayınladığı bir bildiride “çiftçilerin haşhaş ve eroin üretmekten, kullanmaktan ve ticaretinden kesinlikle kaçınmaları gerektiğini bu emri ihlal eden herkesin şeriat kanunlarına göre cezalandırılacağını” duyurmuştur. (Devam edecektir)

GRUBA KATIL