Müslümanca Eğitimin Yolları
Arşiv Yazarlar

Müslümanca Eğitimin Yolları

Hamd, âlemlerin rabbi olan Allah’a (celle celalühü); salât ve selam, Rasulüne (sallallahu aleyhi ve sellem) olsun.

Müslümanca eğitimin yolu, Müslümanlara Müslim ismini veren Allah’ın (azze ve celle) kitabını, Kur’an’ı bilmekle mümkündür ancak! Bunun dışındaki bütün yollar, batıldır. Çünkü Kur’an, insanın fıtratına hitap ediyor. Bizi, şuurlandırıyor ve fıtratımızın farkına vardırıyor. İşte o Kur’an’ın sahibi Allah (azze ve celle), bize Rasulü’nü (s.a.v) gönderiyor. O Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), bize; eğitimimizi, öğretimimizi ve her şeyimizi öğretiyor. Nitekim Allah (azze ve celle) şöyle buyuruyor: “And olsun ki sizin için Allah’ı ve ahiret gününü uman ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah Resulü’nde güzel bir örneklik vardır” (33/Ahzâb, 21). Bu ayetle ilgili İbni Kesir (rahimehullah) tefsirinde şunları aktarmaktadır: “Bu ayet-i kerime, Allah Rasulünü (sallallahu aleyhi ve sellem); sözlerinde, fiillerinde ve hallerinde örnek edinme konusunda büyük bir asıldır.”

“Resul size neyi vermişse onu alın, neyi de yasaklamışsa onu bırakın. Hiç şüphesiz ki Allah, cezası çetin olandır” (59/Haşr, 7).

İbn Abbas (rahimehullah) diyor ki: “Ana metod, Kur’an’ın koyduğu, üslup ise sünnetin getirdiği yoldur.”

Eğitim, insanı sonuca ulaştırmalı, hedefe ulaştırmalı. İnsanı, bütün yönleri ile eğitmeli yani hem beden hem de ruh bakımından insana hayat vermeli. Bu da ancak Kur’an ve sahih sünnet menheci ile mümkün olur. Darü’l-Erkam ve Mescid-i Sufa, bunların örneklerindendir. Tevhid menheci ve Resulullah’ın (sallallahu ve sellem) sünneti ile eğitimi verdikten sonra sadık timsal Ebubekir, adalet timsali Ömer, ilim timsali Osman ve şecaat timsali Ali (radıyallahu anhum) tezahür etmiştir. Diğer bütün sahabiler de aynı şekilde büyük örneklik teşkil etmişlerdir ve etmeye devam ediyorlar. İşte bu şekilde Allah’ın (subhanehu ve teâlâ) ismi ile okutulan müesseseler inşa edilmeli ve fakat yetiştirenlerin salahiyetli kişiler olması gerekir. Bu kişiler, her cihetten donanımlı, Kur’an ve Sünneti çok iyi bilen, sarf, nahiv Arapça esaslarına dayalı tamamen ve Allah (celle celalühü) için olmalıdır.

Kişi, bilmeli ki “ben yanlış aktarırsam, yanlış öğretirsem, sapan ve saptıran olurum.” Sahabilerin çoğu hadis nakletmekten kaçınmışlardır. Peygamberimizin (s.a.v) şu sözünden dolayı: “Kim benim adıma yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın” (Buhari ve Müslim). Yani aslında insan; söylediği, öğrettiği, paylaştığı her şeyden mesuldür.

“Bilgin olmayan şeyin peşine düşme; çünkü kulak, göz ve kalp (gördüğünden, duyduğundan, niyetlenip azmettiğinden) bunların hepsinden sorumlu olacaktır” (17/İsrâ, 36). Tabii doğru bilinen şeylerin de doğru bir şekilde aktarılması gerekiyor. Bunlar, güzelce araştırıldıktan sonra doğru bir neticeye tamamen ulaştıktan sonra bu ümmetin faydasına aktarılır.

İbn-i Kayyım (rahimehullah) diyor ki: “Bir kul, Allah’ın (azze ve celle) bildirdiği şeylerin hilafına insanlara bilgi verirse Allah, kurtuluşun ve başarmanın sebeplerini izhar edecek; ancak bu kişiden gizleyecektir.”

İmam Malik (rahimehullah), yetmiş âlimin onayını almadan ders vermeye başlamamıştır. Arapçası, Kur’an ve hadis bilgisi olmasına rağmen bu da onun hassasiyetini gösterir. Yoksa kişi, “doğru bir şey yapıyorum” diye Rabbimizin şu ayet-i kerimesinin kapsamına girer:

“Deki: Size, amel yönünden en fazla hüsrana uğrayanları haber verelim mi? Onlar ki dünya hayatındaki çabaları boşa gittiği halde gerçekten iyi şeyler yaptıklarını sanırlar” (18/Kehf, 103/104).

Hülasa Müslümanca eğitim, her cihetten metod bakımından Kur’an ve Sünnet’e mutabık olmalıdır. Satırlarıma şu şiirle son vermek istiyorum:

Eğitim odur ki Kur’an’a uysun,

İnsanlar onunla yolunu bulsun.

Uyarsa Kur’an’a metot ve menhec,

Bu şekilde umulabilir Kurtuluş elbet.

Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun.

Mehmet Can GİYİK

GRUBA KATIL