İlmin ve Alimlerin Fazileti
Gündem Son Sayımız Yazarlar

İlmin ve Alimlerin Fazileti

Hamd alemlerin rabbi olan Allah’adır. Salat ve selam efendimiz Muhammed’e, ailesine ve ashabına olsun.

Allah Adem’e bütün isimleri öğretti. Sonra onları önce meleklere arz edip: “Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin” dedi. Melekler: “Ya Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz âlim ve hâkim olan ancak sensin” dediler. (Bunun üzerine): Ey Adem! “Eşyanın isimlerini meleklere anlat” dedi. Âdem onların isimlerini onlara anlatınca: “Ben size, muhakkak semavat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim dememiş miydim?” dedi. (Bakara 31-33)

kitap_alim

Allah sana kitabı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediklerini öğretmiştir. Allah’ın üzerindeki lutfu pek büyüktür. (Nisa 115)

Taha suresi 114.ayette de Allah Subhanehu ve Teâla şöyle buyuruyor: “De ki: Rabbim ilmimi arttır.”

Buhari( r.a.) (sahibinin-ilim kitabı-kısmının başında) ’ilmin fazileti’ adlı bölümde bu ayeti kerimeyi aktarır. İbni Hacer rahimehullahda şöyle der: “Allah Tealanın “De ki: Rabbim ilmimi arttır” sözü ilmin faziletine açık bir delildir. Çünkü Allah Teâla, Peygambere sallallahu aleyhi ve sellem sadece ilmini arttırmasını emrediyor. Başka bir şey değil. Buradaki ilimden murat dini ilimlerden ibadet ve muamelatla mükellefin üzerine vacip olanı bilmeyi ifade eden ilimdir, Allah’ı, onun sıfatlarını, emirlerinden vacip olanları bilmek ve Onu noksanlardan tenzih etmektir. Bunun çerçevesi tefsir, hadis ve fıkıhtır.(fethul bari 1/141)

Başka bir ayette Allah subhanehu şöyle buyurur: ’Allah, adaleti ayakta tutarak(delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir.) (Ali İmran, 18)

Kurtubi rahimehullah şöyle der: Bu ayet ilmin ve alimlerin faziletine ve şerefine bir delildir. Eğer ulemadan daha şerefli biri olsaydı elbetteki Allah onları da kendisi ve meleklerin ismi yanına eklerdi. Tıpkı ulemayı eklediği gibi. (Kurtubi Tefsiri 4/41)

De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür. (Zümer, 9)

İbnul Kayyım bu konuda şöyle der: Allah Teala (ilim)ehliyle diğerlerinin eşit olduğunu inkar etmiştir.Tıpkı cennet ehliyle cehennem ehlinin eşitliğini inkar ettiği gibi. ’Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz.’(haşr suresi 20.ayet)Bu da onların fazilet ve şereflerinin yüceliğine delildir. (Miftahu darus saade 1/49)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Her kim benim şu mescidime öğreneceği ya da öğreteceği bir ilim için geliyorsa işte o Allah yolunda cihad eden bir mücahid konumundadır. “Bunun dışında gelen ise başkasının malına/servetine bakınıp duran adam gibidir.” (İbni Mace)

Yine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Her kim ilim tahsil etmek amacıyla bir yola gidecek olursa Allah onu cennet yollarından bir yola sokmuş olur. Kuşkusuz ki, melekler ilim yolunda olan bir kimseden hoşnutluklarından dolayı (ona) kanatlarını sererler ve göklerde ve yerde bulunan (yaratıklarla) suda bulunan balıklar (tümüyle) Allah’tan âlimin bağışlanmasını dilerler. Muhakkak ki alimin abide (olan) üstünlüğü ayın on dördüncü gecesindeki dolunayın diğer yıldızlara (olan) üstünlüğü gibidir. Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler miras olarak dinar ve dirhem bırakmazlar, ilim bırakırlar. Kim onu elde ederse çok büyük bir nasip elde etmiş olur.(Ebu Davud)

İlme ve âlimlere Allah Tealanın ve Onun Rasûl’unun verdiği değere bakın! Bir de seni ilimden alıkoyana bak. Seni ilmin faziletinden alıkoyan şeytan ve onun dostlarıdır. Allah subhanehu ve Teala şöyle buyurur: “Ey ademoğulları! Şeytan ana ve babanızı avret yerlerini kendilerine göstermek için üzerlerinden elbiselerini sıyırarak cennetten çıkmalarına sebep olduğu gibi sakın sizi fitneye düşürmesin. Çünkü o da, kabilesi de sizi sizin kendilerini göremeyeceğiniz bir yerden görürler. Biz şeytanları iman etmeyenlerin velileri kıldık.” (A’raf 27)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle der:

“Allah kimin için hayır murad ederse onu dinde fakih kılar. Ben (verici değil) yalnız taksim ediciyim. Veren ise Allah’tır. Bu ümmetten bir taife Allah’ın (kıyamet) emri gelinceye kadar Allah’ın emri üzerinde olacak ve kendilerine muhalefet edenler onlara zarar veremeyecektir.”

Ebu Derda radiyallahu anhu der ki: “Allah mutlu insanları ilimle rızıklandırır ve mutsuzları ondan mahrum bırakır.” (İbni Abdılberr rivayet eder, Camiul Beyanıl İlim1/57)

İbni Kayyım ise şöyle der: “Dinde fakih yapılan için hayır murad edilmiştir. İlimde fakihlik bilgisiyle amel etmeyi gerektirir. Ancak sadece ilim murad edildiyse bu kişinin kendisi için hayır murad edilen, dinde fakih olan kişi olduğu anlamına gelmez.” (Miftagu Darus Saade1/60)

Şu halde ilim öğrenmede acele et. Allah sana rahmet etsin şunu bil ki ilmin fazileti hakkında daha birçok söz vardır. Şimdi İbni Teymiye’nin şu sözlerine bak. O şöyle demiştir:

“Şeriate iman etmek gerekir. Bu Allah’ın Rasûllerini bunlarla gönderdiği ve kitaplarını da bunlarla indirdiği; emir, nehiy, vaad ve tehdite imandır. İnsan dünya hayatında şeriate muhtaçtır. Çünkü insana menfaatini çeken ve zararı uzak tutan davranışlar gerekir. Şeriat ise tam da ona faydalı işlerle, zarar veren işlerini arasını ayıran, Allah’ın mahlûkatı içinde adaletini temsil eden, kulları arasında ışığı olan bir sistem/düzendir. İnsanları yapacakları ve bırakacakları işleri bildiren şeriat olmaksızın yaşamaları mümkün değildir.” (Mecmuul Fetava 3/113-114)

İlim bu dini ayakta tutan iki direkten biridir, diğeri ise cihaddır. Çünkü Allah subhanehu ve Teâla şöyle buyuruyor:

“Mü’minlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminde bir gurup dinde (dini ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları ikaz etmek için geride kalmalıdır.” (Tevbe 122)  Şunu da unutmamak gerekir; insan duyguları aklın aklı da dinin önüne asla geçirmemeli. Bilmeden din hakkında konuşmamalı ve onunla amel etmemeli. Allah subhanehu ve Teala şöyle buyuruyor: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsinden sorumludur. (İsra 36) Bu ayetle ilgi Tefsirus Sadi de şunlar geçer:

Yani hakkında bilgin olmayan şeyin arkasından gitme! Aksine ne söyler ve ne yaparsan o konuda sağlam bilgin olsun. Böyle yapmadığın zaman bu, lehine de aleyhine de olmaz sanma. Aksine ‘kulak, göz ve kalbin her biri ondan sorumludur.’ Söylediklerinden, yaptıklarından ve Yüce Allah’ın kendisine ibadet etsin diye vermiş olduğu azalarını nerede kullandığından sorguya çekileceğini bilen bir kula yakışan, bu sorguya cevap hazırlamasıdır ki bu da ancak onları Yüce Allaha kullukta kullanmakla, dini yalnızca ONA Halis kılmakla ve Allah’ın hoşlanmadığı şeylerden de onları uzak tutmakla mümkün olabilir. (Tefsirus Sa’di 3.cilt sayfa 85)

Buhari ‘Sahih’indeki ‘ilim’ bölümünde şöyle der: ’ilim söz ve amelden önce gelir. Allahu Teâla’nın ‘Bil ki Allahtan başka ilah yoktur’ (Muhammed 19) ayetine ilim/bilmek ile başlamasından dolayı.’’

Günümüz toplumunda ise ilmin yerine cehalet vardır. Topluma göz attığımızda önümüzde cehalet bataklığında boğulan halk kitlelerini görürüz. Buhari Sahihinin ‘ilim kitabı’ bölümünün ‘ilmin kaybolması ve cehaletin zuhuru’ kısmında Enes radiyallahu anhu’dan şu hadisi rivayet eder: ’ilmin kaldırılması, cehaletin kökleşmesi, şarabın içilmesi, zinanın çoğalması kıyamet alametlerindendir. (Buhari 80)

İlmin ve âlimlerin faziletine dair birçok ayet ve hadis zikredildi. Biraz olsun ilmin Allah katındaki değeri anlaşıldı. Fazileti bu kadar büyük olmasına rağmen neden ilimle uğraşanların sayısı az ya da neden insanlar araştırma ve öğrenme gereksinimi duymuyorlar? Çünkü bu duygu onların ellerinden alındı ve insanlar nefislerine çok tatlı gelen bir uykuya daldılar. Bugünkü insanlar hocalarını, abilerini, cami imamlarını vb. taklid ediyorlar ve kuran ve sünnete bakmaya gerek dahi duymuyorlar. HALBUKİ ey kardeşim Allah seni ve beni affetsin. Bir mezhebe intisabın hükmü hakkında bile alimler ihtilaf etmişlerken (İntisab:el cami fi Talebil ilmi Şerif’te geçtiği gibi: bir kişinin belirli bir mezhebi kabullenip seçerek, yaptığı işlerde ve amellerde, sorduğu fetvalarda onun dışına çıkmamasıdır. Alimler bunun caiz görmeme, mubah veya vacip görme hususunda ihtilaf etmişlerdir.) bu insanlara ne oluyor ki müctehid dahi olamayan bu kişileri taklid ediyorlar. Ebu Hamid Gazali der ki: Taklit sözü hüccetsiz kabul etmektir. Taklit ne usulde ve ne de fur’uda, bir ilim yolu ve vasıtası değildir. (el mustafa2/387) İbnul kayyım da şunları söyler: Taklit, tüm âlimlerin ittifakıyla ilim değildir. (ı’lamu’l muvakkın2/169)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: ’ilim öğrenmek bütün Müslümanlara farzdır’ (ibni mace rivayet etmiştir.) Şafi rahimehullah şöyle der: ’ilim öğrenmek nafile namazdan daha faziletlidir, kim ki dünyayı istiyorsa ilim öğrensin, kim ki ahireti istiyorsa ilim öğrensin’’ farzlardan sonra Allah’a yaklaştıran şeyler içinde ilim öğreniminden daha üstün bir şey yoktur (bunu nevevi el mecmuu:1/12’de zikreder.)

Yine ilim öğrenmenin farziyetine diğer bir delil ise Allah’ın şu buyruğudur: ’eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun.’ (Nahl 43) Bu konuda El Cami Fi Talebil İlmi Şerif kitabında şunlar geçer: Alimler vacip olan şeri ilimlerin ikiye ayrıldığı konusunda ittifak etmiştir. Birincisi: farzı ayn olanlar: Bu bütün mükelleflerin (yani yetişkin ve aklı başında olan)öğrenmesi gereken ilimlerdir. Bu ilmi öğrenmeden mükellef,  yerine getirmek zorunda olduğu vacipleri eda edemez. Farzı ayn olan ilimde ikiye ayrılır: 1)Başlangıç olarak her Müslümanın öğrenmesi gereken. Bu sürekli tekrarlandığı için ikiye ayrılır. a)genel kısım: bunu ‘genel ayni vacip’olarak isimlendiririz. Bütün mükellefler buna katılır. İstisnasız her birinin bilmesi gerekir. Mücmel iman, taharet, namaz, oruç, helal, haram gibi. b)özel kısım: Bunu ‘özel ayni vacip’ olarak isimlendiririz. Bu sadece bazı mükelleflere vaciptir. Gerek yerine getirmedeki güçlerine göre, gerekse de kendi tercihleri ile herhangi bir işe başlamaları dolayısı ile. Nikah ve ticaret gibi. Gerekse de vacibi yerine getirmek zorunda olan ya da mübah işlerle ilgilenen (nikah, ticaret gibi) kişi bunun hükümlerini öğrenmek zorundadır. 2)Başlangıçta Müslümanın öğrenmesi gereken şeyler: Nadiren meydana gelen durumlar bu kapsamdadır. Meydana geldiği zaman öğrenilir ya da hükmü sorulur, ya da meydana gelmesi beklendiği zaman. Bu tür konulara ’nevazil’ adını veriyoruz. ikincisi: şer’i ilimlerin farz-ı kifaye olanları: İslam ümetinin bütün eğitiminde ve hıfzında gereken şeydir. Eğer bunu bazıları yeterli ölçüde yerine getirirse bu kişiler yaptıkları bu işin sevabını ve faziletini alırlar. Günah herkesin üzerine (‘üzerinden’ olabilir ciltte bu şekilde ‘üzerine’ yazıyor) düşer. Eğer hiç kimse yeterli ölçüde yerine getirmezse herkes günahkar olur. Bu ilim dinin ikamesi için Müslümanlara kesinlikle gerekli şeri ilimleri içerir. Kuranı kerimin bütününü, hadis ilimlerini ve ravileri ezberlemek, fıkıh, usul, icma, hılaf, dil, sarf, nahiv. (el Cami fi Talebil İlmi Şerif 1.cilt sayfa 53-54)

Farzı ayn bilindiği gibi her mükellefin yapması gereken farzdır. Bu ilimle ilgili alimlerin tarifleri şunlardır: Şafii’nin farzı ayn tarifi şöyledir: ’cehaleti aklına galip gelenlerin dışında baliğ olan herkese farz olan herkesin bildiği ilimdir. ’Beş vakit namaz, Allah’ın azze ve celle ramazan orucunu insanlara farz kılması, gücü yetenlerin haccetmeleri ve mallarının zekâtını vermeleri, Allah azze ve celle’ nin insanlara zinayı, öldürmeyi, hırsızlığı ve içkiyi haram kılması ve bu manadaki mükellefin bilmekle, akletmekle, malından ve canından vermekle, yükümlü tutulduğu haram kılınan şeylerden korunmaya yetecek olan şeylerdir.(şafi er risale 357)Abdullah İbni Mübarek’in rahimehullah farzı ayn tarifi: ’herkesin kendi durumu ile ilgili cehaletin caiz olmadığı konuları öğrenmesi farzdır.’

İbni Teymiyye’nin rahimehullah farzı ayn tarifi: Herkesin Allah azze ve celle emirlerini ve yasaklarını öğrenmesidir. Çünkü bu herkesin üzerine farzdır.(Mecmuul Fetava 28/80)

Özellikle şunu belirtmeliyim ki tevhidin kısımlarını ve sıhhat şartlarını bilmek ve İslamı bozan şeyleri bilmek genel ayni vacip olan ilmin kapsamına girer. Bunu burada zikretmemin sebebi toplumda insanların çoğunun bundan habersiz olmasıdır. Hatta hidayet bulmuş kardeşlerimizin bile bu konularda eksikliği özellikle de esma sıfat tevhidinde Ehli Sünnete uymayan görüşleri var. Bunun yeri burası değil fakat bunların iyi araştırılması bilhassa güvenilir ehli sünnet âlimlerinin kaynaklarından araştırılması gerekir. Şeyh Şenkıti rahımehullah şöyle der: Bilgi edinme gücüne sahip olup da ihmalkâr davranan kimse ve insanların görüşlerini, Allah’ın vahyinde bildirmiş olduğu şeylerin önünde tutan kimse, mazeret sahibi olmayan kimsedir. (Şenkıti Edvaul Beyan 7/554-555)

Din nasihat olduğundan dolayı benim özellikle genç kardeşlerime nasihatım hadlerini bilmeleridir. Şu iyi bilinmelidir ki birkaç kitap okunup da âlim olunmaz. Sadece şeytan onunla dalga geçer. Zaten ilim alimlerden öğrenildiği gibi kitaplardan öğrenilmez. Kitaplardan da ilim öğrenilir ama bu asla bir âlimin dizinin dibinde alınan ilimle eşit olmaz. Yine el Cami fi Talebil İlmi Şerifte: ‘ilimde asıl olan alimlerden şifahi olarak almanın delilleri’ başlığı altında şunlar geçer: “bunun delili Rasûlullahın sallallahu aleyhi vesellem cebrail(a.s)’dan (ALLAH’TAN) ÖĞRENMESİ olmasıdır. Sonra sahabe Rasûlullahtan sallallahu aleyhi ve sellem, tabiun da sahabeden öğrenmiştir. Daha sonra ilim (kitap ve sünnet)her nesilden bir sonrakine eğitim ve dinleme yoluyla aktarıldı. Öyle ki konuşurken (bize haber verdi) (bize anlattı) ifadelerini kullanıyorlardı. Böylece Müslümanların ilimlerinin senetleri sahabeye, Rasûlullaha sallallahu aleyhi ve sellem,cebrail(a.s) ve Allah azze ve celleye uzanıyordu.’’

Şafii rahimehullah şöyle demektedir: ’’Ben sayfaları sayfanın sesini işitmemesi için Malikin yanında hürmetten sessizce açıyordum’’

‘’bu makalede büyük oranda el cami fi talebil ilmi şeriften yararlandım. Allahtan bunu yazan şeyhin ilmini arttırmasını dilerim. Allah’ım seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına ancak senin gerçek ilah olduğuna şahitlik ederim. Senden bağışlanmayı ister tevbe eder sana yönelirim.’’

 

GRUBA KATIL