“Yeryüzünde her canlı yok olacaktır.” (Rahman, 26).
“Allah’ın diledikleri hariç olmak üzere, göklerde ve yerde kim varsa hepsi düşüp ölmüş olacaktır.” (Zümer, 68).
“Bütün bunlardan sonra hepiniz mutlaka öleceksiniz.” (Müminun, 15).
“Senden önce hiçbir beşere sonsuz hayat vermedik.” (Enbiya, 34).
“Onlar için kendisinde şüphe olmayan eceller kıldı.” (İsra, 99).
Ayetlerde her nefsin öleceğini, rabbim bizlere bildirmektedir. “Celal ve ikram sahibi rabbin ise baki kalacaktır.” (Rahman, 27) ayetiyle baki olanın sadece kendisi olduğunu bizlere bildirmektedir. Bu ayetlerden başka üç ayette rabbim bizlere, ölümü tadacağımızı bildirmektedir:
“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Ali İmran, 185). “Her nefis ölümü mutlaka tadacaktır.” (Enbiya, 35). “Her nefis ölümü tadacak ve sonra da bize döndürüleceksiniz.” (Ankebut, 57).
“Tadacaksınız” tabirinin kullanılması çok manidardır. Bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim.
Tatmak fiili; ağızda, dil ve damakla hissedilir. Ölümün tadı nasıldır? Ölümü tatmak nasıl olur acaba? Ölümü tadan var mıdır? Ölen biri için falan kimse öldü deriz. Rabbimiz ise bizlere falan kimsenin ölmediğini, sadece ölümü tattığını söylüyor. Ölüm; bir sondur, nihayete ermektir, filmin sonudur.
Misal ile anlatmak istersek bir kavanoz baldan bir parmak alıp tadına baksak bal yedik demeyiz. Tadına baktık, deriz. Bir tencere yemekten bir kaşık alsak, tadına baksak yemek yedik demeyiz, tadına baktık, deriz. Rabbimiz, ayetlerinde ölümün bir son olmadığı, bedenin ölümlü olduğunu, ruhun yoluna devam edeceğini, bedenin ölümü ile sadece ölümü tadacağımızı bizlere anlatmaktadır.
“Hani rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulblerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak ‘Ben sizin rabbiniz değil miyim?’ demişti. Onlar da ‘Evet, şahit olduk (ki rabbimizsin)’ demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, ‘Biz bundan habersizdik.’ dememeniz içindir.” (Araf, 172).
Ruhlar yaratıldığında rabbim bizlerden bir söz almıştı, bizlere “Elestü bi rabbiküm?” yani “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” diye sormuştu. Bizler de cevaben “Kalu bela” yani “Evet” diye cevap vermiştik.
Bu ayetten anlıyoruz ki ruhlarımızın, yolculuklarının bir bölümünde ölümle tanışacakları ama ölümün bir son olmadığı, yolculuğun devam edeceği anlatılmak istenmektedir.
Bu açıklamalardan sonra üzerinde duracağımız “Tadacaksınız.” tabirine gelebiliriz. Tatmak, doymak demek değildir. Sadece yemekten bir kaşık almaktır. Rabbim; bizlere ölümü tattıracağı gibi, ölüm anında cennette vereceği nimetleri de tattırır, ölüm anında cehenneme gideceklerin azabını da tattırır.
Tatmak fiili, genellikle mutfakta gerçekleşir. “Yemeğin bir tadına bakayım.” der, bir kaşık alırız, “Yemek çok lezzetli olmuş.” der, yemek masasına geçeriz. Parmağımızla tuzu tadarız, “Acıymış.” deriz. Şekerin, balın veya baklavanın tadına bakar, “Çok tatlıymış.” deriz. Ya da acı bir biber yeriz, “Çok acıymış, ağzım yandı.” deriz.
Anlatmak istediğim, ölüm herkesin ağzında farklı bir tat bırakacaktır. Kiminin ağzında acı bir tat bırakarak suratı asık gidecektir. Hatta gitmek istemeyecek, “Beni göndermeyin oraya.” diye, sessizce feryat edecektir. Kiminin ağzında ekşi bir tat bırakacak, “Keşke biraz daha ibadet etseydim, daha iyi bir kul olsaydım.” diye ekşi bir suratla gidecektir. Kiminin ağzında tatlı bir tat bırakacak ve mutlu bir şekilde gidecektir.
Bazen şehitlerin görüntülerini sosyal medyadan görürüz, dişleri görünür, sanki sevinçten kahkaha atacakmış gibi, ağzı kulaklarında, gülerek vefat etmişlerdir. Onlar cennetin tadını bu dünyada iken en güzel şekilde tatmışlardır. Cennetin lezzetini bu dünyada sadece tadarak gülen şehitleri, rabbim ahirette daha güzel nimetlerle, sadece tattırmakla kalmayıp doyuracaktır.
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın, bilakis onlar diridirler, Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleriyle sevinçli bir hâlde rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.” (Ali İmran, 169-170).
Rabbim, onlara nasıl rızıklar tattırıyor ki hâllerinden çok memnunlar, kim bilir bal, baklava, muhallebi veya sizler sevdiğiniz tatlıları sayabilirsiniz.
Burada ölümü özendirmiyorum, şehitlik mertebesini özendiriyorum. Filistin’de, Lübnan’da binlerce kişi şehit olmaktadır. Rabbim, onları rızıklandırıyordur.
“Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz şunu bilin ki Allah’ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır.” (Ali İmran, 157).
“Müminlerden öyle kimseler vardır ki Allah’a verdikleri sözde durdular. Onlardan kimi adağını yerine getirdi ve şehit oldu, kimi de şehitliği beklemektedir. Onlar, asla verdikleri sözü değiştirmediler.” (Ahzab, 23).
Rabbim, bizleri de şehitlik mertebesine nail olan veya şehit olmayı arzulayan kullarından kılsın ve rızıklandırdığı kulları zümresine bizleri de dâhil etsin.
Cefai DEMİREL