Halep’ten Bir Haber Gelmiş
Gündem Son Sayımız Yazarlar

Halep’ten Bir Haber Gelmiş

MedeniyetHalep

Vakfımızın başlatmış olduğu Halep yardım kampanyası ile ilgili hazırlanan yardım tırlarını uğurlamak ve mümkünse bu yardımların dağıtılmasında hazır bulunmak maksadı ile Hatay’a, Medeniyet Ankara Şubesini temsilen ben, Adnan BOZAN ve Satılmış EDİZ ağabeylerim olmak üzere 02.01.2017 tarihinde Bismillah diyerek yola çıktık. Yolların sıkıntılı olmasından dolayı hazırlıklarımızı ona göre yaptık ve yanımıza zincir, çekme halatı gibi ihtiyaç halinde kullanmak üzere alet ve edevatlarımızı ve ayrıca orada çekim yapmak üzere video kamera ve fotoğraf makinemizi de almayı tabiî ki unutmadık. Aksaray, Niğde, Pozantı arası zaman zaman aşırı sisli olmasına rağmen kar yağışının olmaması yolculuğumuzun sakin ve huzurlu geçmesini sağladı elhamdulillah. Adana otobandan İskenderun’a doğru ilerlerken Ceyhan yakınlarında Ankara’da üniversite öğrenimini yapan bir kardeşimiz akılımıza geldi, bir arayalım müsaitse bir yorgunluk çayı içelim, hasret giderelim ve devam edelim düşüncesi ile aradık ve sağolsun bizi güzel bir şekilde babası ile ağırladı ve kardeşlere selam ile bizi gayet memnun etmiş bir şekilde uğurladı Rabbim babasından ve kendisinden razı olsun. İskenderun’dan tabi ki direkt geçmek olmazdı. İskenderun Medeniyet Şb’den Abdullah BAYRAKTAR hocamızı da bir ziyaret edelim dedik ve kendisi ile ikindi vaktinde buluştuk kendi elleri ile demlediği sıcacık çay ile sıcak bir kucaklaşma ve muhabbetin ardından Musa Hocamızı daha fazla bekletmememiz hatırımıza gelerek Abdullah Hocanın da üzerimizde olan selamları ile tekrar Hatay’a yolculuğumuza devam ettik. Sabah saat altıda başlayan yolculuğumuz, akşam saat on sekizi gösterdiğinde tatlı bir yorgunlukla Hatay Medeniyet Şubesinde Musa Hocam ve oğlu Seyfullah kardeşimiz ile yoğun bir yağmur altında fakat sıcak bir karşılanmayla nihayetlendi Rabbime şükürler olsun.

Musa Hocam, Seyfullah kardeş ve Zekeriya ağabeyimizin de katılımıyla güzel bir sohbetin ve hasretleşmenin ardından yol yorgunluğunu biran önce atmak ve yarın ki programa dinç bir şekilde katkıda bulunabilmek amacıyla istirahat için Hocamızdan Allah (C.C) razı olsun Seyfullah’ın evini bize tahsis etti.

Ertesi gün yani 03.01.2017 tarihinde sabah kahvaltıda Adana Medeniyetten Maşallah, Serdar ve Yusuf kardeşlerin de gelmesi ile dağıtımda hazır bulunacak ekip tamamlanmış oldu. Güzel bir kahvaltının akabinde rotamızı Reyhanlı İ.H.H’nın lojistik merkezine çevirdik ve araçlarımızla yola koyulduk. Reyhanlı ilçe merkezine geldiğimizde hafif de olsa üzücü bir kaza atlattık. Bir motosikletli amca kontrolü kaybedince bizim araca, sağ arka kapımıza çarparak yere düştü, durduk hemen yanına koştuk, kaldırdık yerden hamdolsun herhangi bir şeyi olmadığını görünce rahatladık aracımızda çok hafif bir darbe izi kalması dışında küçük musibetler büyük musibetleri def eder sözü aklımıza gelerek ve amcamıza geçmiş olsun diyerek yolumuza devam ettik ve İHH lojistik Merkezine ulaştık.

Gözümüze ilk ilişen şey yurdun birçok yerinden gelmiş yardım tırları oldu. Yine Rabbimize hamd-u senalar olsun ki insanlar, kurumlar, STK’lar bu yardım kampanyasına büyük teveccüh göstermiş, bu zulme bu vahşete duyarsız kalmamış ve imkânlar seferber edilmiş yetkililerin söylediklerine göre nerdeyse bir yılda gelen yardımların 1 haftada yoğun bir şekilde geldiği ve aşırı bir hareketliliğin olduğu yönünde. Musa Hocam nezaretinde İHH Yetkilisi Erhan kardeşimize Medeniyet Vakfı olarak ziyarette bulunduk ve program hakkında bilgi aldık. Erhan kardeş İHH olarak bölgede çalışmaların çok yoğun bir şekilde devam ettiğini, fakat bazı kurumlarla diyalog konusunda sıkıntılar yaşandığını dile getirdi. AFAD, KIZILAY ve DİYANET’in bu bölgede kendilerinden aldıkları yardım ve destekleri görmezden gelerek kendilerini ön plana çıkarmalarının kendilerini üzdüğünü ifade etti.

Oralarda şahit oldukları bazı olaylardan bahsetti; mesela Halep tahliyelerinde üç kız çocuğunu, oturmuş yıkıntılar arasında ağlayarak bulmuşlar, sorduklarında en büyük kızın diğer iki kızın anneleri olduğunu on iki yaşlarında evlendirildiğini şimdi on yedi yaşında olduğunu, kocasının öldüğünü, anne babasının ise Mersin’de olduklarını ve oralara nasıl gideceklerini bilmediklerini söylemiş. İHH da Hatay Valiliği aracı ile Mersin Valiliğini arayarak bu çocukları aileleri ile bir araya getirmişler, Valilerin çok hassas davrandıklarını çok yardımcı olduklarını söyledi Erhan kardeş. Bir olay da şu; yine bölgede konteynerler yerleştirilirken birisinin yanına gelerek özel görüşme talep ettiği ve kendisinin evli olduğunu fakat anne, baba, dede kardeş derken bir çadırda 15 kişi kadar kaldıklarını ve eşi ile üç yıldır aile münasebeti kuramadığını mümkünse kendilerine bir günlüğüne de olsa bir konteyner tahsis edilmesini rica ettiğini anlattı. Daha sonra çadırları gezerken de müşahede ettiğimiz gibi çamur deryası içerisinde derme çatma çadırlar insanların beş yıl boyunca nasıl idare ettiklerini havsalamız almıyor. Bu manada çalışmalarından bahsetti ve İHH’nın ailelerin kalabilecekleri Rahmet köyleri ve içinde mutfağı, banyosu olan ve önü bahçeli tek katlı evler inşa ettiklerini söyledi.

İHH’nın tahsis ettiği araç ve mihmandar ile Cilve gözü sınır kapısından isimlerimiz daha önceden valiliğe bildirildiği için pasaporta gerek duyulmadan kimliklerimizle sınırı geçtik ve yine İHH’nın Babül Hava Lojistik Merkezi’nin (aktarma depolarının) bulunduğu yere geldik. Burası Ana lojistik merkezine gelen yardımların Suriye plakalı araçlara yüklenerek yardım yapılan noktalara ulaştırıldığı çoğunun genç kardeşlerin sorumluluğunda sevk ve idare edildiği bir yer. Burada namazlarımızı kıldık ve araç değiştirerek ziyaret ve yardım yapılacak noktalara gitmek üzere saat 13.30 gibi hareket ettik. Çeşitli kontrol noktalarından geçerken dikkat ettiğimiz bir şey Selamunaleykum İHH dediğinizde kapıların hemen açılıvermesi idi. Bu da İHH’nın bölgede etkin bir konumda olduğunun göstergesiydi.

İlk vardığımız yer yukarıda bahsettiğim Rahmet Köyü idi, çalışmalar devam ediyordu. Mazlumların insanca yaşayabileceği müstakil yapılar inşallah bir an önce yerleşime açılır. Sonra çadır kurulan bir bölgeye ulaştık, büyük çadırlar içerisinde bölmeler olan fakat kalıcı değil geçici olan yapıların hemen üst kısmında Adana DSİ Bölgeden gelen ekip içme suyu için sondaj çalışmaları yaptığını gördük. Etraf alabildiğine zeytin ağaçları ile dolu, taşlık kayalık bir arazi yapısı var, yollar dar, stabilize, kimi terk edilmiş, kimi yıkık dökük, kimi ise bakımsız yerleşkelerin arasından Atme yakınlarında yüzlerce çadırdan oluşan kamp yerine ulaştık, aracımızı kampın hakim noktasına kurulmuş Medresesinin bahçesine park ettik ve kampın genel görüntüsünü inceledik. Hemen çocukların etrafınızı sardığını ve gülen gözlerle hoş geldiniz der gibi gözlerinize baktığınızı hissediyorsunuz. Verdiğiniz küçücük hediyelerle nasıl mutlu oluyorlar, çocuk her yerde çocuk, fakat kimi ayağında terlik, kimi çorapsız, montsuz ama yine de çocuk, yine de mutlu olabilen sağlam karakterli çocuklar. Oradan ve onlardan ayrılıyor çadırların arasından geçerken her yerin çamur, su birikintisi içerisinde bata çıka giden insanları görünce hüzünlenmemek elde değil, bu zulme, bu muameleye maruz kalacak ne yaptı bu insanlar? Allah’ım affet bizleri. Beş yıllık bir kamp burası insanlar yine alışveriş yerleri yapmışlar, bir hareketlilik var, kamyonetler yardımları getiriyor götürüyor, motosikletler fazlaca var çünkü yol yok denecek derecede. Atme kasabasının içerisindeki yerleşkede İHH’nın ekmek fırınına geliyoruz. Yardım olarak gelen unlar burada ekmek haline getirilerek ihtiyaç sahiplerine bedava dağıtım yapılıyor, tesis mazotla çalışan jeneratör ile işletiliyor. Burada bize yapılan ekmekten ikram ediliyor ve zeytinyağı ile yiyoruz.  Doksan bin kişinin yaşadığı bu kasabada yine fırının etrafında oturan çocukların resmini çekerken hemen yanımıza geliyorlar, Meryem, Feride, Hasan, Furkan ve takkeli olan Ali ile tanışıyoruz, yine gülen gözler, cesur konuşma arzuları, hediye beklentileri, alınca mutluluktan koşuşturmaları bizim ne kadar yakın olduğumuzu fakat bu kadar uzaklaştırıldığımızı sormamıza engel olamıyor. Ve oradan çocuklara el sallayarak dağıtım yapacağımız diğer mahalleye varıyoruz. Burası büyük geniş bir alan etrafında iki katlı hücre ev dedikleri yan yana kale gibi yapılmış bir alan, yetmiş aile var ihtiyaç sahibi, bunlara kuru gıda paketi, bisküvi ve MedeniyetHalep2battaniyeden oluşan yardımları dağıtıyoruz. Tabi ki baş aktörler yine çocuklar, onlar gelecek, onlar ümitlerimiz, onlar hayallerimiz, onlar gerçeklerimiz, onlar yarının mücahid ve mücahideleri inşallah, onlar tekbir getirdikten sonra içlerinden bir kız çocuğu şunları haykırıyor, “DİK DURACAĞIZ, YIKILMAYACAĞIZ, DİRENECEĞİZ VE SABREDECEĞİZ.”

Aslında biz onlara değil kendimize yardım ediyoruz ve onlar bize vesile oluyor, ne kadar da az düşünüyoruz?   Oradan bu duygu ve düşüncelerle ayrılıyoruz çünkü akşam oldu, tekrar döneceğiz Ankara’ya.  Dönüş yolunda Yusuf kardeş şunu anlatıyor; Misyonerler buralarda cirit atıyor, geliyorlar, paralara boğuyorlar, yardımlar yapıyorlar, eğitim merkezleri açıyorlar. Yüz dolar verdikleri hocalara onlar beş yüz dolar veriyorlar fakat daha sonra bu merkezlerde Kur’an eğitimlerini hafta sonlarına alın, daha sonra ise bunlara ara verin, şunlara ağırlık verin diyerek dinlerinden uzaklaşmalarını hedeflediklerini söyleyince, bizim mutlaka buralarla ilgili projeler geliştirmemiz gerekliliğinin kaçınılmaz olduğunu anlıyoruz. Biz bu insanların karınlarını doyurabiliriz, üstlerine giysiler verebiliriz ama ruhlarına da hitap etmemiz gerekir, çocukların, yetimlerin ellerinden tutmamız, eğitimlerini sağlamamız gerekir, ailelerin ailece yaşayabilecekleri fiziki ortamları oluşturmamız gerekir. Bu kampanyaları hadiseler olduğunda değil sürekli gündem etmemiz gerekir. Bugün Halep için yaraları sardık ama onlarca Halep var, Arakan var, Musul var, Sudan var, Somali var, içimize dönelim Sur var, Cizre var, Nusaybin var, yarın kim bilir nereler olacak temennimiz olmasın inşallah.

Reyhanlı’ya İHH lojistik merkezine ulaşıyor ve Medeniyet Hatay Şube Başkanı Musa hocam, Seyfullah, Medeniyet Adana Şube’den Maşaallah, Serdar ve Yusuf kardeş ile bir de İHH’dan mihmandarımız Yusuf kardeş ile helalleşip düşüyoruz geri dönüş yolculuğuna, hamdolsun sabaha karşı ulaşıyoruz Ankara’ya.

Rabbim bu kampanyaya destek veren tüm kardeşlerimizin infaklarını kabul etsin, bunların mazlumlara ulaşmasına vesile olan her kim var ise onları da iki cihanda aziz eylesin vel hamdulillahi rabbil âlemin.

 

GRUBA KATIL