Genç Birikimin 22 Mart Cumartesi günü gerçekleşen geleneksel iftarına çok sayıda davetli katıldı. İftardan sonra Kuranı Kerim tilaveti ve mealinin okunmasının ardından bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Daha sonra Araştırmacı- Yazar Ali Kaçar bir konuşma yaptı. Ali Kaçar Ağabeyimizin Gazze üzerine olan sohbetini aşağıda istifadenize sunuyoruz.
“Genç Birikim olarak düzenlemiş olduğumuz iftar programına uzak yakın demeden teşrif eden siz kıymetli misafirlerimize hoş geldiniz diyor ve sizleri selamların en güzeli, en anlamlısı olan Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Ramazan ayınızı tebrik ediyor, İslam âlemine özellikle de Gazzelilere Siyonist ve emperyal ülkelere karşı direnme gücü, mücadele azmi ve sabır vermesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum!
Başta 22 Mart 2004’de şehid edilen Şeyh Ahmed Yasin olmak üzere İsmail Heniyye, Yahya Sinvar, Muhammed Dayf ve diğer bütün şehidlerimizi tebrik ediyor, şehadetlerinin kabulü için Rabbimden dua ve temennide bulunuyorum.
Direnişleri ile, ölüm kusan bombalara karşı dik duruşlarıyla Batılı halkların uyanışına vesile olan Gazze’nin eli öpülesi annelerini ve İzzeddin Kassam’ın yiğit mücahidlerini tebrik ediyorum. Rabbim yar ve yardımcıları olsun İnşaallah!
Sözün değil insanlığın bittiği bir zamanı yaşıyoruz. Adı İslam dünyası olan Müslümanların yaşadığı coğrafya yangın yerine dönmüş durumda. Ne yazık ki bu yangın 19’uncu yüzyıldan beri ama özellikle de son yıllarda yoğunlaşarak ve yaygınlaşarak devam etmektedir. Batılı küfür güçler, sadece bu dünya menfaatleri için gerektiği zaman bir araya gelip birlikte hareket edebilmektedirler. Bu küfür güçlerinin birlikte hareket eder hale gelmeleri “Küfür tek millettir” hadis-i şerifinin bir daha gerçekleştiğini bize göstermektedir.
Ama ne yazık ki, bir olmaları, birlikte hareket etmeleri gerektiği emredilen Müslümanlar ise darmadağınık vaziyetteler!..
Üzülerek belirtelim ki, bu coğrafyada yaşayan Müslüman halklar, emperyal iradeye bağımlı idarelerin/yönetimlerin baskısı altında kımıldayamaz, seslerini çıkarılamaz hale getirilmişlerdir. Zulme uğrayan Müslümanlar için dua etmeleri bile yasaklanmış durumda!..
Dolayısıyla Gazze’deki soykırıma vicdan sahibi batılı halklar kadar, Müslüm halklarda bir tepki olmadığı gibi bir uyanış da olmamıştır.
Bu düşündürücü değil midir?
“Ancak mü’minler kardeştir” ayeti ya da Hz. Peygamber (as) “Müslümanlar bir vücudun organları gibidir” hadisi ve benzeri diğer ayet ve hadisler, Müslümanları hiç ya da yeterince etkilemiyor gibi!
Üzülerek belirtelim ki, vahiy ve vahyin hayata aktarılış tarzı olan sünnet Müslümanların gündemini belirlemiyor.
İstisnasız bölge ülke yönetimleri koltuklarını Siyonist ve Batılı emperyal güçlere borçlu olduklarından dolayı sesleri çıkmadığı gibi halklarını da baskı altında tutmaktadırlar.
Trump’ın, Suudi diktatörlüğüne “desteğimiz olmazsa bir hafta bile koltuğunuzda kalamazsınız” sözü ya da eli kanlı Siyonist katil Netanyahu’nun bu sözde liderlere “Çıkarlarınızı, iktidarınızı korumak istiyorsanız tek bir şey yapmalısınız, sessiz kalın!” tehdidi karşısında korkakça sessizliğe gömülmüşlerdir. Bu hain ve işbirlikçi yöneticiler sadece sessizliğe gömülmemişleri aynı zamanda Hamas’ın bitirilmesine içten içe sevinmektedirler. Çünkü sözüm ona bu lider taslakları; krallar, şeyhler, sultanlar, en az Siyonist ve diğer küresel küfür güçler kadar Hamas’a ve Hamas’ın taşıdığı inanca yani İslam’a düşmandırlar.
Bölge ülkelerinde en çok Siyonist İsrail’e karşı oldukları açıklamalarından anlaşılan İran ve Hizbullah’tan da beklenen yardım ve destek de istenilen boyutta olmamıştır. Hizbullah’ın ara ara gerçekleştirdiği saldırılar –ne yazık ki- yasaksavar cinsinden öteye geçmemiştir. Hizbullah tarafından dronla gösterilen yerlerden birisine ciddi zarar veren hiç bir saldırı ne yazık ki bir türlü gerçekleştirilememiştir. Yarım saatte İsrail’i felç ederiz diyen Nasrallah’ın kendisi ve onlarca önde gelen komutanları bir bir katledilmiştir.
Benzeri açıklamalar İran tarafından da yapılmış, ancak şu ya da bu nedenden dolayı İran da kendisinden beklenen vurucu saldırıyı gerçekleştirememiştir. Üstelik başkentlerinde en korunaklı bir yerde Hamas’ın lideri İsmail Heniyye’nin katledilmesine karşı “yakacağız, yıkacağız” denilmesine rağmen Siyonistlere yönelik ciddi, acıtıcı bir zarar verilmemiştir.
Bu konuda bütün yokluk ve yoksulluğuna, rağmen sözünü eylemle yerine getiren sadece Husiler olmuştur. Husiler 7 Ekim sonrası verdikleri bu sözlerini, bir taraftan bölgedeki işbirlikçi yönetimlerin, diğer taraftan Siyonist ve küresel güçlerin ölüm kusan saldırılarına rağmen korkmadan yerine getirmişlerdir. Nitekim 7 Ekim sonrasında Kızıldeniz’i, Babu’l Mendeb Boğazını Siyonist katillere ve arkasındaki emperyal güçlere dar etmişlerdir.
Tel Aviv’in göbeğine etkili bir şekilde ilk füzeyi gönderen de yine Husiler olmuştur. 780 Km’den yapılan bu saldırı ABD elçiliğinin yakınında binaya gerçekleştirilmiş ve 1 kişi ölmüş, 4 kişi de yaralanmıştır. Bu bir ilkti. Suud’un, Katar’ın, Mısır’ın, Ürdün’ün yapmadığını/yapamadığını fakirlik içerisinde kıvranan Husiler yapmıştır.
Avrupa ticaretinin %40’ı, Dünya ticaretinin %12-15 arası Kızıldeniz üzerinden sağlandığı düşünüldüğünde küresel güçler için olayın vahameti daha iyi anlaşılacaktır.
Bölgedeki işbirlikçi hain Arap yönetimlerinin baskılarına ve baskınlarına ve ABD öncülüğünde açıklanan 20’den fazla ülkeden oluşan Refah Muhafız gücünün saldırılarına rağmen Siyonistlerin liman olarak kullandıkları Eylat’ta %80 oranında ticaret azalmıştır. Daha sonraları Siyonistlerin Hudeyde limanını bombalamalarına rağmen “Gazze’de Siyonist saldırılar duruncaya kadar eylemlerimize devam edeceğiz” dediler. Ve bu sözlerinde de durdular.
En son deli dana gibi hayvan bile denmeyecek – çünkü bu hayvanlara hakaret olur – ABD katilinin emriyle Husilere saldırı gerçekleştirilmiştir. Ama buna rağmen gerek Abdülmelik el Husi ve gerekse sözcüleri Yahya Seri, “Kızıldeniz’i onların mezarı olacak” tarzında bir videoyla tavırlarını devam ettireceklerini söylemişlerdir.
Nitekim tehditlere ve kan kusan bombalara rağmen tavırlarından vazgeçmediklerini 20 Mart 2025’te Kızıldeniz’deki ABD uçak gemisini ve işgal topraklarındaki Ben Gurion Havalimanını ‘Filistin-2’ tipi hipersonik balistik füze ile hedef almalarıyla göstermişlerdir. Sözcü Yahya Seri bu operasyonun başarıyla gerçekleştirildiğini ifade etmiştir.
Türkiye dâhil bölge ülke yönetimlerinin yapmadıklarını Batılı bazı ülke yöneticileri yapmışlardır. Kimileri Siyonist terör örgütü ile diplomatik ilişkilerini bütünüyle kesmiş, kimileri de büyükelçilerini soykırım duruncaya kadar geri çekmişlerdir. Şili, Kolombiya, Ürdün, Bahreyn, Honduras ve Çad gibi ülkeler büyükelçilerini çekmişlerdir. Türkiye de bu ülkelerin arasında bulunmaktadır. Bu kadar!..
Ama Bolivya, ırkçı İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesen ilk ülke olurken, Güney Afrika hükümeti ise İsrail’deki büyükelçisini geri çektiğini ve ülkedeki diplomatik misyonuna son verdiğini duyurmuştur.
Brezilya ise kendi ülkesinde tatile gelen bir Siyonist asker hakkında “Gazze’de sivil mahallelerin yıkılmasına katılma” suçlamasıyla suç duyurusunda bulunmuştur. Hakkında tutuklama emri çıkarılan İsrail askeri Arjantin’e kaçmak zorunda kalmıştır.
Malezya, İsrail bayraklı tüm gemilere limanlarını kapatma kararı almıştır. Başbakan Enver İbrahim, yasağın “İsrail’in Filistin halkına karşı devam eden katliam ve vahşeti nedeniyle ve temel insani ilkeler ile uluslararası hukuku ihlal etmesine bir yanıt” olduğunu dile getirmiştir.
Başbakan Enver İbrahim, “ülkesi ile İsrail arasında diplomatik ilişki bulunmamasına rağmen hükümetinin Malezya limanlarına yanaşan gemileri süresiz olarak yasak getirdiğini” söylemiştir.
Oysa Malezya’nın dönemin hükümeti tarafından 2005 yılında İsrailli çok uluslu ZIM gemilerine Malezya limanlarına yanaşma izni vermişti. Ancak geçmişte verilen bu kararı Enver İbrahim’in “hükümet daha önceki kabinenin kararını geçersiz kıldı” açıklamasıyla iptal etmiştir.
İspanya hükümeti, İsrail’e silah ve askeri malzeme taşıdığı tahmin edilen iki geminin İspanya limanlarına demirlemesine izin vermemiştir.
ABD’nin New York kentindeki limandan yola çıkan ve İsrail’e teslim edilmek üzere silah ve askeri malzeme yüklü olduğu öne sürülen iki geminin İspanya sularında durmasını yasaklamıştır.
İspanya, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarının başladığı 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail’e silah ve askeri malzeme satışının durdurulduğunu açıklamıştır.
Belçikalı Milletvekili Botenga, AP Genel Kurulunda Gazze ile ilgili konuşurken gülen Avrupa Birliği (AB) Konseyi Dönem Başkanı Polonya’nın Avrupa İşleri Bakanı Szlapka yönelik olarak “Öncelikle Konseyden gülmeyi bırakmasını isteyebilir miyim? Kim bilir kaç Filistinlinin öldüğü ve hala açlıktan ölmeye devam ettiği konuşulurken gülüyordunuz. Şaka yapıyorsunuz ve gülüyorsunuz. Bu, komik değil. Filistinliler de insandır. Kendinizden utanmalısınız ve bu AB’nin karakteristiğidir. Şu anda Filistinlileri umursamıyorsunuz.”
“Durumun kötüye gittiğini söylemeyi başardınız ancak neden kötüleştiğinden bahsetmediniz. Neden kötüleşiyor? Çünkü İsrail, tüm insani yardımları, tüm yiyecekleri ve hatta elektriği engelliyor. Bunun anlamı nedir? Elektriğin olmaması, arındırma tesislerinin olmaması, dolayısıyla suyun olmaması. Siz orada kıkırdıyorsunuz. Bu, nasıl olabilir? Avrupa’daki bu suç ortaklığı ve Filistinlilerin yaşamlarına karşı bu saygısızlık nasıl olabilir? Bunun durması gerekiyor çünkü pişman olacaksınız.”
Türkiye ise Büyükelçisini istişari amaçlı çekmiş ancak diplomatik ilişkilerini kesmemiştir. Siyonist terör yuvası Büyükelçilik hala açıktır.
Siyonist İsrail’in yakıt ihtiyacının %40’ı Türkiye üzerinden sağlanmaktadır. Azerbaycan’a ait bu yakıt, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı aracılığıyla Adana’nın Ceyhan ilçesine kadar ulaştırılıyor oradan da gemilere yüklenerek Siyonist İsrail limanlarına gönderilmektedir.
Ne yazık ki terör devleti İsrail, Gazze’de kadınların, çocukların, masum insanların üzerine bu petrolü kullanarak ölüm ve kan kusmaktadır.
İşin daha üzücü tarafı ise bu ticaretin normal görülmesidir. Gerekçe olarak da “Bu hattan geçen petrole dahlimiz söz konusu değil. Biz Türkiye olarak bu boru hattının işletmesiyle mükellefiz. Buradan elde edilen gelir de varil başına 1.27 dolar civarında. Günlük 700 bin varil olduğu” şeklinde ifade edilmektedir.
Yakıtın bu şekilde Siyonist İsrail’e akışı ile ilgili anlaşmanın şu anki iktidar partisinden önce 2000 yılında TBMM tarafından bu anlaşma onaylanmıştır. Bu nedenle de “Türkiye’nin bu hattan geçen petrollerle alakalı bir dahli söz konusu değil. Biz Türkiye olarak bu boru hattının işletmesiyle mükellefiz. Yani içinden geçen petrolle bizim bir dahlimiz söz konusu değil” denilmektedir. Aynı şekilde Malezya’da da geçmiş hükümetler döneminde yapılan bir anlaşmayı iptal ettiğini bizzat Enver İbrahim açıklamıştır.
Ayrıca Siyonist İsrail’deki gündelik hayatın işleyişi de bu petrol aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Sivil araçların yakıtları ve fabrikaların üretim yapması da bu petrol sayesinde olmaktadır. Gazze’de korkunç bir katliam süregiderken, ırkçı İsrail toplumunun hiçbir şey olmamış gibi yaşaması tam da bu petrolün sekteye uğramadan Türkiye’den nakledilmesiyle mümkün olmaktadır.
Çok sert açıklamalarda bulunan Türkiye neden bu anlaşmayı iptal etmiyor. İptal etmiyor çünkü varil başına 1.27 dolar para kazanıyor Türkiye!..
Oysa bedenleri parçalanan bebekler, çocuklar, bombalanan hastaneler, camiler, okullar, gıda dağıtım yerleri ve kaçışırken katledilen halk bu yakıt sayesinde gerçekleşmektedir.
1.27 dolar kazanıyoruz diyen Özlem (Zengin) bilsin ki, kazanılan her dolara katledilen, vücutları parçalanan bebeklerin, çocukların, yaşlıların kısacası mazlum Gazzelerin kanı bulaşmıştır. Bu kanlı dolarları kazanmayı kendileri için uygun görebilirler ama bizleri buna ortak etmesinler. Aksi halde ahirette iki elimiz de yakalarında olacaktır, biline!..
Konuşma zamanı geçmiştir. Siyonist katillerin ve arkasındaki küresel güçlerin anlayacağı tek şey güçtür. Bu güç Türkiye’de olmayabilir. Ama enazından:
1- Siyonistlere hayat veren bu yakıt anlaşmasını bir an önce bozarak Siyonist katillerin, mazlumlara dönük katliamlarına ortak olmasınlar,
2- Terör yuvası Büyükelçiliği mutlaka ve bir an önce kapatarak diplomatik, askeri, istihbari kısacası bütün ilişkilerini kesmeli ve limanlarını ve hava sahasına kapatmalı,
3- Üçüncü ülkeler üzerinde de olsa ticareti durdurmalı,
4- Türkiye’de bulunan ve Siyonist faaliyetleri olanların vatandaşlıklarını iptal ederek ya sınır dışı etmeli ya da yargılayarak hapse atmalı,
5- Gazze’de Siyonist katiller safında savaşa katılmış Yahudi ya da olmayanlar takip edilerek tutuklanarak sorgulanmalı.