Arşiv Genel Yazarlar

Gazze ve Sorumluluklarımız

Müslüman, yaşadığı olumlu ve olumsuz her olaydan dersler çıkarmasını bilir. Dolayısıyla geçmişte ve günümüzde yaşanan her olaya ibret nazarıyla bakar.

Bugün de Gazze’de yaşanan, Siyonist İsrail’in işgalci saldırısına ve hiçbir ahlaki kural gözetmeyen barbarlığını görüp izlerken tüm bu olanlara karşılık fütursuzca bir tavır sergilemeksizin Gazze’ye karşı insani ve İslami bir tutum sergileyerek nasıl bir sorumluluk üstlenmesi gerektiğinin derdine düşer.

Filistin’de yaşananlar, tüm İslam coğrafyasını yakından ilgilendirmektedir. Müslümanlar için, Gazze’de yaşananlara karşı vicdani bir hassasiyet olmakla beraber bir de bu toprakları asıl değerli kılan; dinî, tarihî ve sembolik değeri olan mekânlarıdır. Mescid-i Aksa, hem tarihî ve sembolik değer olması cihetiyle hem de İslam’ın şiarlarından birisi olması yönüyle Müslümanlar için bambaşka bir değeri haizdir. Aynı zamanda İslam’ın şiarlarına saygı göstermek, onları sahiplenmek, korumak da Kur’an’ın ifadesiyle Allah’a olan bağlılığın ve saygının tezahürüdür.

Mescid-i Aksa, ilk kıblemiz olmakla beraber aynı zamanda isra ve miraç olayının merkezidir. Aslına bakılırsa Filistin’de yaşanan savaş, bugün olan bir durum değildir, çok uzun zaman öncesine dayanır. Müslümanlar, küresel güçleri küstürme veya dünyadan tecrit edilme korkuları sebebiyle Filistin’in yaşadığı drama göz yummuş ve onları siyasi manada ümmetin “yetim evladı” olarak bırakmıştır. Hâlbuki Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa tüm Müslümanların onurudur.

Müslümanlar, onurlarını savunma konusunda tembellik göstermemeli, Filistin’de adil ve kalıcı bir barışı temin için çab göstermelidir. Bunun için Müslüman, Siyonist işgalcilere karşı hiçbir şekilde boyun eğmez ve batılı güçlerin dayatmalarını benimsemez, düşmanının kim olduğunun bilincinde olarak hareket eder, ona karşı tüm tedbirlerini alır. Aksi takdirde celladına âşık kimse durumuna düşer.

Yine bilinmelidir ki Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi “Savaş, düşmana yenilince değil benzeyince kaybedilir.”

“Ey müminler, size ne oluyor da hicret edemedikleri için Mekke’de baskı ve zulme maruz kalan çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar için Allah yolunda mücadele etmiyorsunuz, savaşmıyorsunuz. Üstelik onlar ‘Ya Rab, bizi Mekke’deki bu zalim yönetimin elinden kurtar, lütfun ve rahmetinle bize sahip çıkacak, yardım eli uzatacak birilerini gönder!’ diye feryat edip duruyorlar.” (Nisa, 75).

Bugün de aynı şekilde Gazze’de, Doğu Türkistan’da ve dünyanın dört bir yanında masum çocuklar, çaresiz kadınlar ve erkeklerden aynı sesler yükselmeye devam ediyor: “Ey insanlar! Ey Müslümanlar! Ey söz sahipleri! Ey liderler! Neden, Siyonizm zalimlerinin zulmü altında ezilen, vücutları parçalanan, namusları çiğnenen, evleri yuvaları darmadağın edilen masumlar için mücadele etmiyor, zalimin zulmüne dur demiyorsunuz?”

Bu manzara, vicdan sahibi tüm insanların, özellikle de Müslümanların imtihanı olarak karşımızda duruyor. Öyleyse Müslümanların bu imtihanı başarıyla atlatmaları için, birtakım sorumlulukları üstlenmeleri gerekmektedir. Düşmana karşı asla pasif olmayan, asil bir duruşu göstermelidir.

Düşmana karşı asil ve dik duruş örneğini Kassam Tugayları, kutlu “Aksa Tufanı” direnişleriyle en güzel biçimde bizlere göstermişlerdir. Tablonun ön yüzü, Siyonist işgalcinin acımasız katliamı ile durumu vahim gösterirken aslında arka plandaki gerçek ise Siyonist İsrail’in en iyi mühimmatlarla saldırmasına rağmen, gücünü Rabbinden alan ve iyi bir savaşçı ruhuyla yetiştirilen bu direnişçilere karşı bir zafer elde edememeleridir.

Bu durumda bizlerin alacağı ders ve üstleneceği sorumluluk şudur: Sadece ibadetlerle ve ilmi çalışmalarla yetinmeyeceğiz. Gerektiğinde bu işgalci güçlere karşı güçlü bir imana sahip olmakla beraber güçlü bir bedene, bir de iyi bir askerî eğitime sahip olmalıyız. Yine Müslümanın, bu mücadelede asla ümitsizliğe düşmemesi, her ne durumda ve şartlar altında olursa olsun, mücadeleden vazgeçmemesi gerekir.

Çabalamak Bizden, Başarı Allah’tandır

Aynı zamanda Müslüman, bu mücadelede yalnız başına değil; Müslümanlar tek bir vücudun azaları gibi olmalı, tefrikaya asla düşmeden yekvücut hareket etmelidir.

Yine Gazze için üstlenebileceğimiz diğer bir sorumluluk ise gücünü maddeden alan materyalist, kapitalist, Siyonist işgalcinin ürettiği ürünleri asla almayarak onların bu güce sahip olmasına engel olmaya çalışmak, onları boykot etmektir. Bu manada çevremizi de bilinçlendirmeye çalışarak onların güçlerini bir nebze de olsa zayıflatmak için uğraşmış oluruz.

Diğer bir sorumluluğumuz ise Gazze’de olan bu savaşı ve Filistin’i, asla gündemimizden düşürmeyerek insanların bu katliamlara alışmalarına engel olmaya çalışmaktır. Ve bu zulmün insanların gözünde normalleşmesine asla müsaade etmeyip onlara karşı içimizde nefreti büyütmek, onlardan ve dayattıklarından uzak kalarak bunu sürdürme çabasında olmaktır.

Mümine KARAKUŞOĞLU

Exit mobile version