Adem ÇAYLAK
2003 yılından beri her yıl Türkiye’de global bir sirk organize edilmektedir. Eski ismi “Yabancılar İçin Türkçe Yarışması” olan bu sirkin yeni adı, “Uluslararası Türkçe Olimpiyatları”dır. “Dünyanın kültürü” Türkiye’de adı altında icra edilen bu sirke, Türkiye’nin ileri gelen aydın, politikacı, akademisyen ve sanatçıları büyük heyecan ve aşkla katılmakta ve sirkin büyüleyici etkisiyle, sirki organize eden camiaya ram olmaktadır. 2007 yılından itibaren TBMM, sirke destek vermeye başlamıştır. Sivil toplum ruhuna aykırı bir biçimde devlet destekli icra edilen sirk sayesinde siyaset de ekonomi de dizayn edilmektedir. Başka bir deyişle, sirke hakim olan siyasete de hakim olmaktadır.
Sirki bilirsiniz. Sirklerin vazgeçilmezlerinden birisi, maymunlara insan kostümleri giydirilerek insanmış gibi gösteride bulunulmasıdır. Böylelikle bir an için insan olduğu vehmiyle hareket eden maymunlar, gerçek insanlar tarafından kıyasıya bir alkışa tabi tutulur. Bu aslında her iki taraf için de yabancılaşma ve ayrımcılığı eğlence boyutunda sergilemektir. Özellikle maymunlar için, alkış tufanı altında fark etmedikleri bir aşağılanma ve hakarete uğramanın gösterisidir. Aslına bakılırsa, bütün sirk, oynayanları, oyalayanları ve izleyicisi ile birlikte bir gösteri toplumunu inşa etmeye matuftur. Gösteri toplumuna hakim olan kuklacıların amacı, belirli bir dil ve söylemi, kendinden geçmiş oynayan ve izleyicilerin bilinç altına yerleştirmektir. Halihazırda oyun ve eğlenceden ibaret olan dünya hayatının sirke dönüştürülmesi, gölgelerin gerçekliğinde dünyaya, siyasete ve kültürel hayata hakim olma stratejisinin bir ürünüdür.
Gelgelelim “Uluslararası Türkçe Olimpiyatları” adı altında icra edilen sirke. Sirke hakim dil, Türkçe’dir. Sirkin ana teması, Türkçe bilmeyen diğer dünya kültür ve diline sahip çocuk ve gençlere, önceden ezberletilmiş Türkçe şarkı, türkü ve şiir söyletmektir. Sirki icra edenler ve izleyiciler, Türkçe bilmeyen insanların Türkçe şarkı ve şiir söylemesinden büyük haz almakta ve bunu Türk kültürü ve Türkçe adına büyük bir gurur kaynağı addetmektedir. Sirki icra edenler, belirli bir “din” anlayışıyla hareket eden “global hizmet” ekolüdür. Belirli bir “din”i anlayışı oldukça etnik bir dil ve söylemle sirkleştiren camia, adeta “İNSANLIK” ve “DİN” kardeşliğini, etnisist “Türkçe” kardeşliğine dönüştürmeye hizmet etmektedir. Günlük hayatlarında Türkçe konuşmayan diğer dil ve kültür insanlarına yarım yamalak Türkçe şiir okutmak ve Türkçe şarkı söyletmek, en basitinden “etno-seküler” Kemalist ve Turancıların aklına gelmeyen bir naiflik ve onlara rahmet okutacak denli incelikle, “etno-dinci” bir sirk icra etmektir. Aslına bakılırsa böylesi bir sirk, başka dil ve kültürleri, “Türkçe” kardeşliği adı altında ötekileştirmek ve maymuna çevirme iradesinin, gösteri haline gelme biçimidir. Bunu alkışlayan izleyiciler, Türk olmayan ve hiç Türkçe bilmeyen gençlerin, sahnede bir an için kendilerini Türkmüş gibi hissetmelerinden duyduğu gururla kendilerinden geçmekte ve başka dil ve kültürlerden üstün olduğu hissiyle, sirki icra eden kuklacılara ram olmaktadır.
Dil, elbette kaynaşmanın işaretidir. Bugün dünya insanının çoğunluğunun İngilizce konuştuğu doğrudur. İngilizce, politika, bilim ve eğitimde hegemonik bir
dil haline gelmiştir. Fakat İngiliz dil ailesine mensup insanların çoğunluğunun, kendi dillerinin başka ülke insanları tarafından konuşuluyor olmasından büyük haz ve gurur duyduklarını söylemek zordur. Böylesi bir durumda ana dili İngilizce olan insanların, göbek atması beklenirdi. Fakat bu süreç, bir dizi aşamanın bir boyutu olarak kendiliğinden gelişti. Sirke dönüştürülen sun’i olimpiyatlarla değil. Ayrıca sirki icra edenlerin ve izleyicileri empatiye davet ediyorum. Kendi ülke çocukları ile gençlerinin, Afrika ve Orta Doğu’da konuşulan herhangi dil ile o kültür ve yöreye ait şarkı ve şiir söylediklerinde de aynı hazzı alabilecekler midir tartışılır. Bunun doğal olduğu söylenebilir. Ancak benim itirazım, doğallığa değil, Allah’ın farklı dil ve kültürde yaratmış olduğu insanlar arasına bariyer koyarcasına, bir dil fetişizmi yaratılmasınadır. Türkçe bilmeyen insanlara, Türkçe olimpiyatlar adı altında Türkçe şarkı söyletmek, şiir okutmanın neresi İslami ve insanidir? İslam’ın evrensel mesajı, “etno-dinci” sirkler icra edilerek değil, iki yıl önce İsrail’in katliam ve zulmüne maruz kalan Müslümanlar ve hak/adalet için her din, kültür ve dil grubundan insanları bir araya getiren Mavi Marmara’da bir kamarada yerini almakla iletilebilecektir. Mavi Marmara’nın bırakınız kamarasını, güvertesinde bile yer al(a)mayan bir camia, “global hizmet” haline gelemez. Olsa olsa küresel güçlerin “hizmet”inde, kendi kitlesini coşturan ve başkalarını da büyüleyen bir sirk icra edebilir.
Evrensel olan din ve insanlık kardeşliğini, “etno-dinci” bir sirkte, oldukça sun’i ve zorlama yöntemlerle yok etmeye götürecek bu süreç, aynı zamanda farklı dil ve kültür barındıran Türkiye’nin kendi içinde de tepki yaratacaktır. Sirk sahnesine poşisi olan bir Kürt genci çıkartarak, siz Kürt sorununu çözemezsiniz. Olsa olsa “çokkültürcülük” adı altında, kendinizi merkeze alarak, başka kültürleri bir salata malzemesi haline getirirsiniz. Ya da sahne dizaynında kullanılan bir nesne. Bu yüzden, “etno-dinci”liğe “hizmet” eden bu sirk, “etno-seküler” Kemalizm’in, cumhuriyetin başlarında “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyalarının “etno-dinci” versiyonundan başka bir şey değildir. “Seküler” Kemalistler en azından Türkiye sınırları içindeki vatandaşların Türkçe konuşması ile kifayet ederken, bu uluslararası sirki icra eden “dinci” Kemalistler, bununla yetinmeyerek, içten içe tüm dünya vatandaşlarının Türkçe konuşmasını arzu eder gibidirler. En vahimi de bu olsa gerektir. Lütfen sirke ortak olmayınız.