Davette Bazı Usuller, Yöntemler
Yazarlar

Davette Bazı Usuller, Yöntemler

Bismillahirrahmanirrrahim…

“İnsanları Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet Suresi, 33).

Davet; çağırmak, nida etmek, sevk etmek, dua ve bedduada bulunmak; birisini yemek ve ziyafete davet etmek manalarına gelmektedir. Dini terim olarak da davet; İslam dininin esaslarını uygun bir metod çerçevesinde anlatarak insanların onu benimsemelerini ve İslam’a uygun bir hayat sürdürmeleri için gerekli olan çalışma usul ve yöntemlerine verilen terimdir. Yani davet, karanlıklar içerisinde yolunu kaybeden insanlığı, Yüce Allah’ın emrettiği dosdoğru dine, sırat-ı müstakime çağırmak demektir.

“Peygamber’in üzerine düşen, sadece duyurmadır. Allah, açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir” (Maide Suresi, 99).

“Size, Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. (Ayrıca) Size öğüt veriyor ve sizin bilmediklerinizi ben, Allah’tan biliyorum” (Araf Suresi, 62).

“Size, Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm” (Araf Suresi, 68).

“Onlara (azap olarak) va’d ettiklerimizden bir kısmını sana göstersek de, senin hayatına son versek de, sana düşen, yalnızca tebliğdir ve hesap da Bize aittir” (Ra’d Suresi, 40).

“Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur” (Yasin Suresi, 17).

Bu ayetlerden yola çıkarak davetin, öncelikle Yüce Allah’ın seçtiği Resullerinin daha sonra da bu dine iman eden tüm müminlerin yerine getirmesi gereken, en önemli sorumluluklardan biri olduğunu anlayabiliriz. Tıpkı İslam’ın farz olarak emrettiği, namaz, zekât, oruç vb. tüm ibadetler gibi davet de dinin olmazsa olmazlarındandır. Bir kimsenin iman etmesiyle üzerine aldığı sorumluluklardan biri de, hiç şüphesiz, inandığı davayı tüm insanlığa en güzel biçimde ulaştırmaktır. O halde burada, şu soruyu sormamız gerekir: Davet, nasıl yapılır, bunun bir usulü, takip edilmesi gereken bir metodu ve yöntemi var mıdır? Elbette vardır. Yüce Rabbimiz, Kur’an’da nebilerin kıssalarıyla davetin nasıl olmasına dair birçok yöntem, usul ve metodu bizlere bildirmektedir. Ayrıca Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatından, siyer-i nebiden davetin usulüne yönelik çokça sahih bilgi ve davet örnekleri bizlere ulaşmıştır.

Kur’an’da peygamberlerin davet yöntemlerine geçmeden önce, insanlar için (aduvvun mubin) yani apaçık ve amansız bir düşman olan şeytandan bahsetmenin faydalı olacağını düşünüyorum. Malumunuz, şeytan, ilk insan Hz. Âdem’in (a.s.) yaratılışına itiraz etmiş, karşı çıkmış ve Yüce Allah’a isyan etmiştir. İsyanın neticesinde Allah katından kovulmuş ve lanetlenmiştir. Bunun üzerine şeytan, Rabbimizden kıyamet gününe kadar mühlet istemiş ve cehenneme atılacağı güne kadar insanları doğru yoldan saptırma işini kendine en önemli hedef ve amaç edinmiştir. Ayrıca insanları, Allah’ın (c.c.) dosdoğru yolundan saptırmak, cehenneme sürüklemek ve bunu başarabilmek için tüm gücünü bu yönde kullanacağına dair yemin ettiğini, kendi kendine söz verdiğini ve ayrıca kendi tarzına uygun bir çeşit davet yöntemi (ancak kötülüğe, günaha) geliştirdiğini okuyabilir ve iddia edebiliriz. Bu noktadan hareketle şeytanın kötülüğe, fesada ve günaha davet eden biri olduğunu, hatta Hz. Âdem’in davet misyonunu üstlenmesinden çok daha önce kendi çapında ‘profesyonel bir davetçi’ olduğunu varsayabiliriz. Peki, kötülüğe, günaha davet eden şeytandan, davetin usulüne dair faydalı çıkarımlarda bulunmamız mümkün mü? Bunu anlamak için şeytanın davet yöntemlerine bakalım…

Şeytanın Günaha Davette Kullandığı Yöntemler

Kur’an-ı Kerim’deki ayetler ve sahih hadislerden edindiğimiz bilgilere göre:

Yumuşak, tatlı bir dil ile yanaşmak, dost gibi görünmek, korkutmak, endişeye sevk etmek, ümitsizliğe, yeise ve gaflete düşürmek, boşlukları doldurmak, şaşırtmak, unutturmak, zaaflara göre davranmak, iyiliğimizi istermiş gibi görünmek, yalan yere yemin etmek, Allah adına yemin etmek, bazen yalnızken, bazen topluluk halindeyken kişiye vesvese vermek, bazen geceleri ve bazen de gündüzleri kullanmak, günaha davetten asla vazgeçmemek, insanoğlunun önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından yanaşmak, insanlığa hedonizmi, hümanizmi yani dünya cennetini va’d etmek, nefsin ve hevanın hoşuna giden her şeyi insanı aldatmak için kullanmak…

Ve daha birçok buna benzer yöntemi şeytan; insanları, Allah’ın dininden uzaklaştırmak için kullanmaktadır. Düşünün ki şeytan, günaha çağıran, kötülüğe davet eden türlü türlü sinsice planlanmış, hile, desise ve çok iyi tasarlanmış davet yöntemleri kullanmaktadır. O halde müminlerin buradan çıkaracağı önemli dersler vardır. Bu açıdan müminin hissesine düşen de usulüne uygun, planlı, detaylı, Rabbani bir davet yöntemi ile tebliğde bulunmaktır. Bu da demek oluyor ki; insanın şeytandan dahi öğreneceği bazı şeyler varmış…

Şeytanın; günaha, kötülüğe çağırdığı bazı davet yöntemlerinden sonra, Kur’an’da peygamberlere ait birtakım davet yöntemlerine bakalım.

Hz. Nuh’un (a.s.) Davette Kullandığı Yöntemler

 Kur’an’daki kıssalar ve bazı ayetlerden çıkarılan sonuçlar:

Azapla korkutup sakındırmak, öğüt vermek, davet karşılığında hiçbir ücret beklemediğini belirtmek, gece-gündüz davet etmek, açık davet, gizli davet, merhameti vurgulayarak, şefkatle davet etmek, soru-cevap yöntemi kullanarak, hikmetle sorulara açıklayıcı cevaplar vermek…

Hz. İbrahim’in (a.s.) Davette Kullandığı Yöntemler

Soru-cevap yöntemi, akıl ve mantık yürütme, yanlış düşünceleri hikmetli sözlerle çürütmek, doğruyu açık biçimde korkmadan söylemek, azapla korkutmak, sakındırmak…

Hz. Musa’nın (a.s.) Davette Kullandığı Yöntemler

Zalimlere yumuşak sözle, tatlı dille yapılan tebliğ, soru-cevap yöntemi, Yüce Allah’ın nimetlerini hatırlatmak, sabırsızca ve acele verilen kararın hatalı olabileceğini unutmamak, tartışma ve ispat gerektiğinde ilk adımı karşının atmasını beklemek, kardeşini ve dostunu başkalarının yanında hırpalamamak, hakka iletmek ve adaletli davranmak, Rabbimizi ve dinimizi doğru tanıtmak, şartlara göre uygun strateji belirlemek, davette gerektiğinde, dostlardan yardım almak…

Hz. Süleyman’ın (a.s.) Davet Yöntemi:

Kendisine iletilen bilgiyi araştırmak, tetkik etmek ve ona göre karar vermek, Azapla korkutmak, Yüce Allah’ın verdiği nimetleri göstererek karşıyı etkilemek ve kullanmak, Mektup, TV, internet, sosyal medya, kitle iletişim araçlarını tebliğ için kullanmak, Davette tesbih ve Allah’ı anmayı açıkça söyleyerek kullanmak…

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Davette Kullandığı Bazı Yöntemler:

Müjdeci ve korkutucu olmak, asla hainleri savunmamak, doğru hüküm vermek, inkârcılara karşı sert, inananlara karşı yumuşak, güzel örnek olmak, inananların birbiriyle didişmesi sonucunda içlerine korkunun düşmesi ve kuvvetlerinin elden gitmesi, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak, bozguncuların emrine uymamak, insanları temizleyen, arındıran olmak, hikmeti öğrenmek ve öğretmek, insanlara karşı şefkatli olmak, onlara düşkün olmak, onlara değer verdiğimizi göstermek, bulunduğu toplumun dilini iyi kullanmak, dosdoğru yola çağırmak…

Ayrıca ufuk peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetinden yararlanarak, önerebileceğimiz bazı davet yöntemleri:

Hikmetle ve güzel öğütle davet etmek; onlarla tartışmanı en güzel bir şekilde sürdür; incitmeden, kırmadan, insan şahsiyetine itibar ederek muhatabına yumuşak bir üslup ile yaklaşmaktır; insanlara akıllarına göre konuşun; muhatabın yaş, idrak ve intikal kabiliyeti ve kültür seviyesini dikkate alarak konuşmak gerektiği vurgulanmaktadır; davetin tadı ve kıvamı, müminin söylediğini yaşaması, yaşadığını da konuşmasıdır; o, davetini en yakınlarından başlayarak kademe kademe diğer insanlara ulaştırma metodunu benimsemiştir; tedricilik; davetçi af, müsamaha, hilm, şefkat ve merhameti kin, öfke, zorbalık ve düşmanlığa tercih etmiş, katiyen kaba ve sert davranmamıştır; davetçi çevresini ümitsizlik ve karamsarlığa götürmeyecek, çalışmalarını daima azim, sabır, inanç ve karalılıkla sürdürmelidir; davetçi insanlarla olan sosyal münasebetlerini kesmeyerek, Müslüman olan veya olmayan akraba ve çevresiyle ilgisini ısrarla devam ettirmelidir; davetçi insanların toplu bulunduğu her yerde (evde, çarşı ve pazarda, panayırlarda) tebliğ faaliyetini hikmetle ve ısrarla sürdürmelidir; yakından uzağa ilkesi yani davete ilk önce aileden ve akrabadan başlamalıdır; gerektiğinde hicret etmek; yeni toplumlara aleni davette bulunmak…

Davette yer ve zaman önemlidir; muhatabın bulunduğu ortama göre davetini sürdürmek; toplantı tertipleyerek, davette bulunmak; evlerde ziyaret etmek; mescidleri iyi kullanmak; kurslar, okullar, medreseler açmak (mesela şiir, kıssa, mesel gibi türlere, teşbih, tasvir, mukayese gibi edebi san’atlara yer verilmelidir); çabuk öfkelenmemek, gadabını yutmak; eleştirel bir dil kullanmamak; muhatabını rencide etmemek; günahları ve kusurları gizlemek; tebessüm etmek; kötülüğü en güzeli ile savmak; faydasız tartışmalardan kaçınmak; malayaniliği bırakmak; insanlara tavır koymamak, ilişkiyi ve daveti kesmemek; tebliğ çalışmalarında sürekli olmak; söz ve davranışlarda uyumlu olmak; kolaylaştırmak, zorlaştırmamak; tekrarda bulunmak; duygulara hitap etmek; ortak noktada buluşmak; hediyeleşmek; kendini tanıtmak; Allah’ı tanıtmak; ahireti hatırlatmak; muhatabı tanımak; toplumun ileri gelenlerine ve yöneticilerine tebliğde bulunmak; samimi ve içten olmak; halkın seviyesine inebilmek… Ayrıca Peygamber (s.a.v.), çevreye davet için görevli olarak gönderdiği ashabına: “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” buyurmuştur (Buhârî, Cihâd, 164).

Özetle; insanları güzele, doğruya, hakka, hakikate yönlendirirken kullanacağımız davet metodu çok önemlidir. Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem), insanları, zulümden, karamsarlıktan, karanlıktan nura çıkarmış ve insanlık tarihinde eşine rastlanmayan büyük bir inkılâp gerçekleştirmiştir. Bu başarıya da ancak Kur’an’ın ön gördüğü tebliğ ve davet yöntemlerini kullanarak ulaşmıştır. Bizler de O’nun gibi başarılı olmak, Rabbimizin rızasını kazanmak istiyorsak, bu metotları en iyi bir şekilde öğrenip, uygulamak zorundayız.

Rabbimiz, bizleri, daveti öğrenen, anlayan ve yaşayan salih kullarından eylesin. Âmin…

Gökhan DURMAZ

GRUBA KATIL