Her varlık bir âyettir. Ve bu varlıklar genel tanımlamaya göre canlı ve cansız diye ayrılırlar. Oysa cansız hiçbir varlık yoktur. Her varlık canlıdır. Sadece ruh üflenen ve ruh üflenmeyen canlı vardır. Bunun sonucunda karşımıza çıkan sahnedeki tanımlama “can’lı ve diri ol’an varlıklar vardır” şeklindedir. Diri ol’mak, şehid/şahit ol’mak ile bağlantılıdır. Diğeri ise her beşer türü (taş, toprak, bitki, hayvan, ins ve cin vs.) için geçerlidir. Bu geçerlilik tesbih durumundan zikr durumuna geçilmesi ile farklılık arz eder. Bu ayrımları Mushaf’ta bu varlıklardan bahsederken rahat bir şekilde görmemiz mümkündür.
Dergi, bu can’lı olan varlıklardandır. Her varlığın bir âyet olması gibi bu da bir âyettir. Bu iz ve işaret, bize Allah’ın “imza”sını hatırlatır. Bu hatırlatma ile Samed esmasının tecellideki hâlini tabiri caizse konumunu gösterir. Bu hâli oku’makla biz, oradaki mesajı gör’ebilir ve burada öğrenmemiz gereken her ne ise onu öğrenebiliriz. Her can’lı kendisine yüklenilen programı/fıtratı uygular. Ve bu şekilde hizmet eder, boyun eğer. Yörüngesinde bu şekilde ilerler. Kişi, bunu yörüngesinden çıkarma çabasında olmaz ise kendisine fayda verir. Yok, yörüngesinden kaydırır ise yerinden etmesi hasebiyle zulüm işlemiş olur ve bunun sonucunda yıldızın yörüngesinden çıkması sonucu yanması gibi yanarak parçalanır ve o boyuttan kaybolur. İşte dergi de yörüngesi içerisinde kullanılarak hareket edildiğinde kendi işlevi gereği başlangıcından tamamlanıncaya kadar geçirdiği, karşılaştığı, değdiği, konuşulduğu her ne işlemden geçiriliyor ise yaydığı fıtratındaki enerji etkileşimi ile görevini yerine getirir. Ve bu enerjiye, etkileşime, titreşime maruz kalan herkes buradan nasibini alır.
Meşhur bir tanımlama ile ifade edilmek gerekirse; dergi “bıçak” gibidir. Mutfakta et doğramada kullanılabileceği gibi Allah’ın meşru kılmadığı bir şekilde insan öldürmede de kullanılabilir. Dergi, kendi fıtratına uygun kullanıldığında adaletin sesi olup tek bir seferde kâğıda/sayfaya dökülmesi ile bir anda birçok kişiye ulaşılarak herkesin kendi nasibini almasına vesile olur. Ve bir nimet yansımasını açığa çıkarır. Bunun tersi olarak yerinden edilmekle yani aslını bozmakla kullanılır ise Hakk’ın üstünün örtülmesi nedeniyle zulme aracı hale getirilmiş olur.
Dergi; bir iletişim aracıdır. Kişi/yazar kitlelere ve toplumlara yazılarıyla hitab eder. Kendinde olanlardan dışa vurumlar sergiler. Kabındakini okurları ile paylaşır. Bu paylaşım, bazen genel olurken bazen özele kayar. Aslında bu dışavurumları okurlarına hitab ediyor gibi görünse de kendisinedir. Kendisi ile konuşmaktadır, kendisi ile yazışmaktadır. Ve kendisi gibi olanları bu dairenin içerisine almaktadır. Onlar da yani daire içindeki okurlar da kendinde olanı gördükleri için aslında yazardaki kayıtlar ile aynı kayıtlara sahip olduğundan dolayı onun yazılarını okur. Onu kendisine yakın hisseder daha da ilerisi kendini onda görür; çünkü biraz önce ifade ettiğimiz üzere programında/yazılımında aynı kayıtlar mevcuttur. Bu bağlamda yazar gibi okur da kendi kaydındakini görerek yazılanlara tepki verir.
Dergi; bir paylaşımdır. “İlim”in kendi cinsinden bir açığa çıkışıdır. Ve çıkış, kişi için sadaka, zekât, infak olduğu gibi şükürdür de. İlimin bu hususunun kâğıda dökülmüş bir hâli de yazmaktır. İlimde şükretmenin bir yansıması olan kendi cinsi ile ödemesi de yine ilimle olur. Çünkü her şey kendi cinsi ile yapılır. Ve bunu paylaşacağı bir ortamda bunu paylaşarak şükreder ve diğerlerini de açığa çıkarır. Bu açığa çıkan alanlardan bir tanesi de tabi ki dergi gibi iletişim aracıdır. Bu açıdan dergiyi şükretme aracına dönüştürmek mümkündür.
Şükür babını anlamak adına şu olayı kısaca hatırla(t)mak yerinde olacaktır.
Aişe validemiz, Muhammed’e (as) “Cennetlik iken neden namaz kılıyorsun?” diye bir soru yönelttiğinde; Peygamber Efendimiz, “Şükreden bir kul olmayayım mı?” buyurmuştur. Ve bu namazı kıldığı ortam, mescid ortamı değildir. Ve bildiğiniz üzere Allah Resulü “Namazın sünnetini/nafile namazı” evde kılarak mescide geçerdi. Yani farz ol’an bir namazın kendi cinsinden bir şükür yansıması, hâli idi sünnet/nafile namaz. (Ki olay başka hususları, mesajları da içinde barındırır. Biz şimdilik yazımız ile ilgili kısmına değinmek ile yetindik.) Bu şükür de yine şükrettiğinin belirlediği şekilde idi.
Dergi, yol açmada hatta bir çığır açmada bir girizgâh olma özelliğini de üzerinde barındırır. Bu yol ve çığır Hakk üzere olması gibi, hakikat üzerinde de kalabilir ya da Hakk’ın üstünün örtülmesi ile “şeriat kapısı” bağlamında, zulme de dönüşebilir. Bunlar, dergi diye adlandırılanın içeriğine göre şekil alır. Böylece hangi çığıra neden olunmuş ise oradan kendisine pay ayrılır hem de bir “eksiltme” söz konusu olmaksızın.
Dergi, içeriği ile etkisine göre çağına ve sonrasına çözüm ve ışık olabileceği gibi, karanlığa ve kördüğüme de neden olabilir. Çünkü dergide “kelimeler kullanılmakta ve o kelimelerin etkileşimleri ile bir kitleler, toplumlar yönlendirilmektedir. Âdem’e verilen “kelimeler” ile felah ve aff edilme söz konusu olurken; Harut ve Marut’un öğrettikleri ile ise “ara açma” söz konusu olabiliyordu. Kelimelerin enerji alanlarına göre bir sahne ortaya çıkıyordu. Çünkü “kelimeler”, sadece zihne hitab etmezdi ki! “Kelimeler”, o kadar etkilidir ki yediğimiz yiyeceklere bile korku frekansında kalma noktasında kodlamalar yapılmakta (ikinci beyin kabul edilen bağırsaklar etkilenmektedir) kitleler ve toplumlar etkilenip yönlendirilmektedir. Kelimelerin bolca kullanıldığı bir alanda bunu birileri yazılı içerikte de kullanmaktadır. (Bu duruma yazının içeriğinden uzaklaşmama adına başka bir yazımızda değiniriz inşaallah.)
Dergi(cilik), emek ister. Emeğin sonucunda ürün ortaya çıkar. Bu ürünün tohumunda kayıt ne ise ürüne de o yansır. Çıkan ürünün yıldızının çağlar boyu parlak olmasının yolu “temiz ve tayyib” olmasıdır. Ürün/tohum temiz ve tayyib değilse çimlenemez ve çürür. Ve yıldızı söner. İşte derginin içeriği tohumun çürümesine ve filizlenmesine neden olur. İçeriği temiz ve tayyib olan bir yazı kişi için filizlenip hayat ağacına dönüşmesine neden olur. O ağacın dalları/nesiller yeşil ve bereketli olur. Bir “çınar” gibi yüzyıllarca ayakta dimdik kalır. Bunun tersi ise “odun” olarak yanmakla sonuçlanır.
Dergi, aynı zamanda bir propaganda aracıdır da.
Dergi; kişinin amel defterinden bir sahifedir. Yazdıkları ile orada bir iz bırakır.
Dergi; tarihe kayıt düşmenin yollarından bir yoldur.
Dergi; bilginin paylaşıldığı her ‘şey’ gibi bir mekteb olma özelliğini de taşır.
Dergi; bir âyettir. Üstü örtülmediği üzere Hakk’a götüren bir işaret, izdir.
Bu farkındalıkla bakıldığında kişinin, dergiyi, sadece bir “yazı topluluğu” olarak değerlendirmeye kalkışması, ne kadar sığ ve eksik kalıyor değil mi?
Yazımızda, sizlere kelimenin etimolojisinden ve dergiciliğin Dünya’daki, Türkiye’deki tarihsel geçmişinden, gelişimden ve geleceğinden bahsetmek yerine onun siretine, işlevine dikkat çekmeyi tercih ettik. Ve böyle bir yazı ortaya çıktı. Umarım faydalı ol’muştur. Ve okurlar zevk almıştır.
Bu yazının da yörüngesinde hareket eden, yörüngesinde kalan bir iz, işaret ol’ması duasıyla…
Ümit Bekir DURDU